TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Hayata kukla olma, kuklaya hayat ol!

Ağaçkakan Kukla Atölyesi sahipleri Can Sevil ve Turan Demir ile kukla sanatının ülkemizdeki yeri ve üretimleri üzerine bir sohbet gerçekleştirdik

Haber Giriş Tarihi: 31.03.2015 07:07
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Hayata kukla olma, kuklaya hayat ol!

ANIL YIKGEÇ

Ağaçkakan Kukla Atölyesi sahipleri Can Sevil ve Turan Demir, ‘Hayata kukla olma! Kuklaya hayat ol!’ sloganıyla yola çıkarak kukla sanatına gönül verdiler. Alsancak’taki atölyelerinde oyunun yazımından kuklaların yapımına en ince ayrıntısıyla kendileri yapıyorlar. Ülkemizde fazla bilinmeyen kukla sanatına olan aşkları onları Ağaçkakan Atölyesi’ni kurmaya yöneltmiş. Biz de onların renkli ve eğlenceli atölyesine konuk olduk ve güzel bir sohbet gerçekleştirdik.

Kendinizden bahsedebilir misiniz?

Can Sevil: Ben drama öğretmeniyim. Yaklaşık 9 yıldır anaokullarında ya da kurum anaokullarında öğretmenlik yapıyorum. Ben aslında inşaat teknikerliği okudum. Ama okuduğum işi hiç yapmadım. Hep tiyatroyla uğraştım. İzmir’de Çağdaş Drama Derneği’nde drama kursuna katıldım ve belgesini aldım. Drama ile tanışınca bu işin bana göre olduğunu anladım. Öğretme yönü var. Tiyatronun tekniklerinden yararlanıyor. Yani içinde tiyatro da var. Canlandırmalar var. Benim çocuksu bir yanım var. Oyun oynamayı, çocukları çok severim. Drama da hepsini içinde barındırıyor. Drama kursuna katılınca hayatımı böyle yaşamam gerektiğini anladım ve bu tarafa yönlendim.

Turan Demir: 20 yıldır resim öğretmeniyim. Ben resimle ilgileniyordum. Kendime ait çalışmalarım, çizimlerim vardı. Kâğıt ve kâğıt katlamayla ilgili değişik çalışmalarım vardı. Kirigami çalışmalarım vardı. Oyuncaklar yapıyordum.  Bir şeylere biçim vermekle ilgili zaten çocukluktan beri yeteneğim vardı. 2010 yılında Can ile tanıştık. Elinde bir kuklayla geldi. Konuştuk ve birkaç arkadaşımızla beraber herkesin kendi yeteneğini ortaya koyacağı bir sanat derneği kuralım fikri ortaya çıktı. Bir şey oluşturduk ama yürümedi. O sırada biz Can ile düşüncelerimiz konuşma şansını bulduk. Biz dernekten ayrıldık. Üretmek adına ne yaparız diye düşünmeye başladık ve bir atölye açtık. Üretmeye başladık. Kukla ile tanışınca çok farklı bir dünya ile karşılaşıyorsunuz. Bence bütün tiyatral sanatları kapsayan tek sanat dalı. Artı zanaat var. Ders materyali olarak rahatlıkla kullanılabilir. Lise seviyesinde bile... Bir fizik öğretmeninin dersi tamamen kukla ile anlattığını biliyorum.

SİGARA PARALARIYLA ATÖLYEYİ KURDUK

Ağaçkakan Kukla Atölyesini nasıl kurdunuz?

Turan Demir: Dernekten ayrıldıktan sonra neredeyse bir yıl görüşmedik ama ikimizin de aklında bir sürü plan vardı. Sonra bir gün telefonlaştık ve aynı şeyleri düşündüğümüzü anladık. Birlikte bir şeyler yapmamız gerektiğini anladık. Sonra buluşup bir yerlerde fikirlerimizi geliştirdik. Sürekli konuşuyoruz fakat üretmiyoruz. Biz ikimiz de üretmeden duracak insanlar değiliz. Konuşan adam değil üreten adam olmayı tercih ettik.

Can Sevil: Dedim ki Turan’a ‘Sen sigara içmiyorsun, ben sigara içmiyorum.’ İkimizde kendimizi şöyle motive edelim; ikimizde sigara içseydik ayda 300TL ona verecektik. Sigara masrafı o zaman ayda 300 TL ediyordu. Biz de o zaman 300TL’lik bir dükkân tutalım diyerek başladık. Kemeraltı’nda bir dükkân tuttuk. Dükkânı biz derledik topladık. Hobi amaçlı üretmeye başladık. Ticari düşünmeden bu işe başladık. İkimizin ortak hayallerini burada üreteceğiz diye düşündük.

Kukla sanatıyla buluşmanız nasıl oldu?

Can Sevil: Özel okulda okul öncesi sınıflarla çalışıyordum. Drama derslerinin sonunda sözel dil gelişimine katkıda bulunması açısından çocuklara canlandırma yaptırıyoruz. Sınıftaki birkaç öğrenci canlandırma yapmak istemiyorlardı. Ben de bir süredir bu çocukları canlandırma sürecine nasıl katabilirim diye düşünüyordum. Drama derslerine kukla eklemeye başladım.

Çocuklarda ne gibi farklılıklar gördünüz?

Can Sevil: Birgün çocukların iki başparmağına surat çizdim ve onlara isim vermelerini istedim. Karakterlerini belirledik. Parmaklarını canlandırma çalışmasına kattık. Bir kurgu, dramatik an yarattık ve onları konuşturmalarını istedik. Kendini geri çeken bir kız çocuğu parmaklarını konuşturmaya başladı. Bundan keyif aldı. Gerçekten hayal gücünü müthiş kullandı. Sözel gelişimi gelişmiş. O zamana kadar fark etmemişim bile. Çünkü konuşmuyordu. Sonra parmaklarını indirip bütün bedeniyle canlandırmayı yapmaya başladı. Özgüveni geldi. Büyük bir alkış aldı ve çok hoşuna gitti. Daha sonraki derslerimizde canlandırma için gönüllü var mı diye sorduğumda ilk onun parmağı kalkıyordu. Sadece parmak boyamayla sonuçları bu kadar olumlu olduysa acaba kukla kullansam nasıl olur diye düşündüm. Çocuklara kukla yaptırıp canlandırmaya katsak nasıl olur diye düşündüm. Çünkü çocuklarda hata yapma korkusu çok fazla var. Bazı çocuklar acımasız olabiliyorlar. Böylece suçu parmaklarındaki karaktere ya da kuklaya attılar. Söyleyecekleri herşeyi söylediler. Daha yaratıcı oldular. Sonra Abidin diye kukla bir karakter yarattık. Okulları benimle bir dolaşmaya başladı. Dersin sonunda değerlendirme çalışması yapılır. Bu çalışmayı kukla Abidin ile yaptık. Dersin sonunda tek tek çocukların eline kuklayı acaba ‘Abidin bugün neler öğrendi?’ sorusunu sorup yanıt alıyoruz. Dolayısıyla kendilerinin ne öğrendiklerini anlattılar. Derse büyük katkısı oldu. Ailelerine bile Abidin’den bahsediyorlar. Kuklalarla drama dersi işlerken kuklalar çocuklara ayna oldu. Ben sınıfa girerken ‘Ben sizin öğretmeninizim ama siz de Abidin’in öğretmenisiniz. Siz ne yaparsanız o da onu yapar’ diyerek anlaşma yapıyordum. Ailelerden de olumlu tepkiler geldi. Çocuklar ders dışında akıllarına bir şey takıldığında ya da bilmedikleri bir şeyle karşılaşınca ‘Bunu öğrenmem lazım. Çünkü ben Abidin’in öğretmeniyim. Ona öğretmem lazım’ diyorlarmış. Annelerine babalarına internetten araştırtıyorlarmış. Çevrelerinde kim varsa soruyorlarmış. Böylece araştırma, ödev ve sorumluluk bilinci gelişmeye başladı.

İKİMİZİN DE AYRI YETENEKLERİ VAR

Bir kukla oyunun ortaya çıkma süreci nasıldır?

Can Sevil: Herşey burada yapılıyor. Burada herkesin yetenekleri doğrultusunda iş paylaşımı var. İkimizin de ayrı yetenekleri var. Ben yıllarca tiyatroyla ilgilendim. Biz Turan ile beraber yedi yaşından beri çalışıyoruz. Çıraklık kalfalık yaptık. Ben küçükken ayakkabıcı da çalıştım, Turan da çalıştı. Kuyumcu da çalışmıştım.

Turan Demir: Bu işin sanat kısmı olduğu gibi zanaat kısmı da var. Ben kendimi bildim bileli resim, heykel, grafik gibi sanatlarla ilgilendim ve ürettim. İkimiz de terzide çalıştık. Kostümleri de biz yapıyoruz. Kalıplarını biz çıkartıyoruz.

Can Sevil: Çalışırken aklımıza bir konu ya da hikâye geliyor ve bunu geliştirmeye başlıyoruz. Kukla tiyatrosu olduğumuz için öyküyü oluşturduktan sonra tekniği belirliyoruz. Teknik çok önemli. Her seferinde farklı teknik kullanmayı seviyoruz. Kukla nasıl olacak? Nasıl oynatacağız? Bunlar hep teknikle alakalı. Tekniği belirledikten sonra tekrar öyküye dönüyoruz. Çünkü oradaki aksiyon planını tekniğe göre uygulamamız gerekiyor. O kukla neleri yapabilir, neleri yapamaz? Bunları ayarlamamız gerekiyor. Nerede ne yapacak, nerede atlayacak, sürünecek, konuşacak gibi durumları belirleyip aksiyon planını da hazırlıyoruz.  

Turan Demir: Sonra ben karakterleri çizmeye başlıyorum. O karakterlerin kişiliklerine uygun olarak çizim yapıyorum. Hangi tekniğe karar vermişsek ona uygun malzemeyle biçimlendirmeye başlıyorum ve karakterler ortaya çıkıyor. Oyunun dekorlarını yapıyorum. Bazen Can da yapıyor. İşimiz yoğunsa ben dekorun daha ince işçilik isteyen ayrıntılarını yapıyorum. Can ise kabaca yapılacak işleri yapıyor.

Can Sevil: Turan karakterleri oluştururken biz de okuma yapıyor ve karakterleri çalışıyoruz. Tiyatral kısmında ben daha ağırlıklı olarak çalışıyorum. Provası da biten oyunu satma aşamasına geliyoruz. Belediyeler, alışveriş merkezleri, okullar, organizasyon şirketleriyle görüşüp tanıtımını yapıyoruz.

Nasıl prova yapıyorsunuz?

Turan: Atölyemizde çalışıyoruz. Genel bir prova yapmamız gerekirse de dostlarımız bize sahnelerini açıyor. Gidiyor orada provamızı alıyoruz. Belli bir tarih koyup kendimize ona göre kısıtlamıyoruz. Her şeyimiz hazırlıyoruz ondan sonra tanıtıma çıkıyoruz. Öteki türlü ısmarlama olur. Biz bu işe hayallerimizi üretmek için başladık. İhtiyacı belirleyip ona göre oyun hazırlamıyoruz. Yap ve sat diye düşünmedik. Biz ne üretebilirsek onu yapacağız ve satabilirsek onu satacağız. Sıkıştırdığınız zaman hayal gücünüzü de sıkıştırmış oluyorsunuz. Bizim biraz esnek bir zamana ihtiyacımız var. Mesela ‘Devekuşu’ oyunu dört senede ortaya çıktı. Bazen tiyatro gruplarının kuklaya ihtiyacı oluyor. O zaman onlara kukla yapıyoruz. Kukla tiyatrosu yapıyoruz. Beklentiler artmaya başlıyor. Lokal bir alanda yapıyorsunuz. Daha bir alanda bir şeyler yapmak istiyorsunuz. Sahne oyunu çok fazla düşünmedik. Normal tiyatrolar bile zar zor geçinirken kukla oyunu sahnelemek çok cesaret istiyor gerçekten. Şu anda ‘Mutmutlar ve Mutluluk Taşı’ isimli oyunu hazırlıyoruz. Bu oyunla sahne açacağız.

DÜNYADA KUKLA ÜNİVERSİTELERİ VAR

Kukla sanatı fazla tanınmayan bir sanat. Dünyada bilinirliği daha fazla olan sanatın Türkiye’deki yeri nedir?

Turan Demir: Kukla sanatının aslında Karagöz, Hacivat ve İbiş karakterleriyle bilinen geleneksel bir yanı var. Dünyada kukla sanatı olarak geçiyor ve bunun fakültesi, üniversitesi var. Kukla üniversitelerinin içerisinde ‘Kukla Oynatıcılığı’, ‘Kukla Yapımı’ ‘Kukla Oyun Yönetmeliği’, ‘Kukla Oyun Yazarlığı’ gibi bölümler var. Türkiye’de kukla yıllardır çocuk oyunları içerisinde bir yardımcı bir unsurdu. Zaten tiyatronun da içine baktığınızda çocuk oyunları, çocuk tiyatrosu yıllardır ‘ikinci sınıf’ oyun gibi görülmüş. Yetişkinlere yapılırsa tiyatrodur diye düşünülmüş ve pek önemsenmemiş. Halbuki tam tersi olması lazım. Çünkü orada çocuklara dokunuyorsunuz ve yanlış bir şey yapılmaması gerekiyor. Yıllarca bu kirletildi.

Can Sevil: Geleceğin sanatseverini yetiştiriyorsunuz aslında orada. Önce ona dokunacaksın ki ileride yetişkin tiyatrosunu izlesin. Aynı şey kukla için de geçerliydi. Şimdi biraz değişmeye başladı. Son zamanlarda festivaller arttı. İstanbul’da kukla festivalinin on yedincisi gerçekleşti. İzmir’de dokuzuncusu gerçekleşti. Türkiye’de dört-beş tane festival var. Bunlar kukla sanatını tanıtmada büyük etken oldu. Hem büyüklere hem de çocuklara oyunlar var. Artık kuklanın ne olduğunu böylelikle göstermiş oluyor. Kukla sanatının da tek başına anlatımı olduğu, ayrı bir sanat olduğu fark edilmeye başlandı. O yüzden de değer kazanmaya başladı. Yeterince değer görmüyor hala. Biz manevi olarak tatmin oluyoruz. Amacımız kendi hayallerimizi ortaya koymaktı. Biz buraya gelen insanlar bunu anlıyoruz. Yaptığımız işin takdir görüyor olması bizi manevi olarak tatmin ediyor. Ama devam edebiliyor olması için de maddi bir karşılığı da olması gerekiyor. 

Manevi olarak sizi çok tatmin eden bir iş fakat maddi geri dönüşümü nasıl?

Can Sevil: Her zaman kukla oyununu satamıyorsunuz. Ama çocuk oyununu satması daha kolay. Hatta çocuk oyunu diye şunu yapanlar var; biri klavyeyle Tarkan şarkıları çalıyor, bir diğeri de oynuyor. Biz ‘Çocuk tiyatrosu bu değildir’ diye uyarmıştık. Bu tip iş yapan insanlar dolaşıp para kazanırken biz kukla tiyatrosu yaptığımızda aynı talebi görmüyoruz. Biz bunun mücadelesini kendi çapımızda vermeye çalışıyoruz.

Turan Demir: Altı yıldır bir şeyler değişmeye başladı. İlk başladığımız gibi değil. Çok fazla insan tanıdık. Çevre oluştu. Görselliği çok önemsiyoruz. Tiyatro yapan arkadaşlarımız bile bu kadar dekora ne gerek var dediler. Koyun bir çerçeve içinde kuklaları oynatın dediler. İki boyutlu bakıyorlar. Ama bizim için o kadar basit değil. Biz bir oyun için kocaman bir mahalle dekoru kuruyoruz. Üç boyutlu oluyor. Anlatınca ne demek istediğimiz anlıyorlar. Tabii ki bu kadar çok dekor ekonomik anlamda daha masraflı. O yüzden de bu şekilde çalışmayı tercih etmiyorlar.

FANTASTİK KONULU SON OYUNUMUZ HAZIR

Son projelerinizden bahseder misiniz?

Turan Demir: Şu anda ara ara oynadığımız bir oyun var ‘Moli: Bir Balık Hikâyesi.’ Denizlerin temiz tutulmasıyla ilgili bir oyun. Denizler, çevre bu kadar kirlenirken insanlığa etkisi nedir diye sorduk. Hep kendimizi düşündük. Biz bu oyunda acaba balıklar kirli denizde ne yapıyordur diye düşünerek yola çıktık. Deniz kirlenmeden önce ne yapıyorlardı, kirlenince ne yaptılar gibi sorulara tatlı bir mizah anlayışıyla yaklaştık. Aksiyonu bol bir oyun. Görsele çok önem veriyoruz. En yeni oyunumuz ‘Mutmutlar ve Mutluluk Taşı’. Biraz fantastik bir oyun. Çocukların çok ilgisini çekiyor. Oyunun metni hazır. Dekorunu hazırlıyoruz. Bir yandan provalar devam ediyor. Bu oyun aslında sadece çocuklar için değil. Yetişkinlerin de izleyebileceği bir oyun.

İnsanlar size nasıl destek verebilir?

Turan Demir: Sanatla uğraşan insanların parasal kısmı çok fazla düşünmemeleri gerekiyor. Burada sanat yapılıyor. Öncelikle devletin burayı bir ticarethane olarak görmemesi gerekiyor. Biz bir şey satmıyoruz. El emeği var burada. El emeği olan bir yerde siz nasıl bir fiyat politikası belirleyeceksiniz ki?

Can Sevil: Kukla sanatı hakkında farkındalığın artması lazım. Hayatımızın içinde daha fazla olmalı. Oyunlarımızı takip etsinler, gelsinler. Bakanlık, belediyeler, alışveriş merkezleri oyunlarımızın sahnelenmesini sağlasınlar. Okullar bizi davet edebilirler. Böylece geleceğin tiyatro ve kukla oyunları izleyicisi de oluşmuş olur. Biz yaptığımız işe çok güveniyoruz. İyi şeyler yaptığımızı düşünüyoruz. Çocukların beğenisini yüksek tutarsak diğer oyunlarla kıyaslama şansları olur. Çocuklarla yapılan işlerde çok fazla istismar var. Çocuklar her şeylerinden kısarlar ama eğitimlerden kısmazlar. Maalesef piyasada bunu fazlaca istismar eden gruplar var. Okullarda yeterince araştırma yapmadan oyunu aldıklarında çocuklara kötü oyunlar izletebiliyorlar. Bunun örneklerini de gördük. Kukla festivalindeki oyunları izlesinler. ‘Dünyada neler oluyor, biz ne yapıyoruz?’u o zaman görebilirler.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.