TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Fotoğraf ile felsefeyi buluşturan adam

Gazeteci-Yazar Uğur Oral ile Yunanistan’da basılacak olan felsefe kitabı “Anlar ve Düşünceler" üzerine bir sohbet gerçekleştirdik. Sohbetimizde felsefeye dair ne varsa konuştuk, tartıştık

Haber Giriş Tarihi: 29.05.2015 08:17
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Fotoğraf ile felsefeyi buluşturan adam

ONURHAN ALPAGUT

Gazeteci-Yazar Uğur Oral ile basılacak olan Felsefe Kitabı “Anlar ve Düşünceler” kitabı Türkiye'de felsefe üzerine tartıştık. Atina sergisi hakkında ipuçları aldık. Yunanistan-Türk dostluğu üzerine konuştuk.

“BİR FELSEFE BİR FOTOĞRAF"

Felsefe ve Fotoğraf kitabının mimarı Uğur Oral, bize bu sürecin nasıl oluştuğunu anlattı. Oral, “Bundan 8 yıl önce felsefe ile baya ilgilendim. Aşırı derecede felsefe kitabı okudum. Hayatı, insanları, birtakım kavramları sorgulayan kitaplara her zaman ilgi duydum. Birçok kitabı okuduktan sonra bir baktım artık bunlar taşmaya başladı. Bende hafiften karalamaya başladım. Bunlar tamamen benim kişisel, kendi başıma yaptığım denemelerdi. Daha önce bunları hiç gündeme getirmedim. Kimse de bu denemeleri yazdığımı bilmezdi. Hepside kendime ait teorilerdi. Tümüne kendi adlarına kendim koyduğum. Örnek verecek olursak ‘Parantez', ‘Gökkuşağı', ‘Pasta, krema’ felsefeleri. Bunlar hayata dair kısa kısa aforizmalardı. Sabancı Kültür Sarayı’nda bir sergi açmıştım. Burada ilk defa felsefe denemelerimi gündeme getirdim. Bunu da bir fotoğraf bir deneme şeklinde gerçekleştirdim. Merak ettim insanların ilgisi ne olacak diye. Sergi müthiş bir ilgi gördü. Fark ettim ki denemeler fotoğrafın önüne geçti. Sergiyi gezenlerin birçoğunun cep telefonları ile denemeleri çektiğini gördüm. Denemelere gösterilen bu ilgi benim çok hoşuma gitti. Atina’da ilk sergimi açacağım sanat galerisinin sahibi ile konuşuyorum. Felsefe - fotoğraf denememden bahsettim. O da bana ‘Ne olur onları da buraya getir' dedi. Bu denemelerin hepsi Türkçe olduğundan nasıl yapabileceğimizi sordum. Galeri sahibi, ‘buluruz bir formül onları Yunancaya çeviririz’ dedi. Bize bu konuda Yunanistan Başkonsolosluğu muazzam yardımcı oldu. Konsoloslukta Bayan İonna vardı. Bu denemeleri gönüllü bir şekilde tamamını Yunancaya çevirdi. Ben aynı serginin benzerini bu sefer Yunanca olarak Atina'da açtım. Ve aynı ilgiyi Atina'da gördüm. Bir ara baktım fotoğraf konuşmayı bırakmışız. Felsefe konuşuyoruz. O esnada sergiyi gezen Yunanlı sanatseverlerin bana bir önerisi oldu. Bunu bir kitap yapalım. En sonunda bir yayınevi ile dirsek temasımız oldu. 2. defa Atina'ya gittiğimde oturduk bunu yüz yüze konuştuk. Yunanlıların bu fikir çok ilgisini çekti. Çünkü felsefenin doğduğu topraklarda bir Türkün felsefe kitabının felsefe kitabı çıkarmaya hazırlanması. Yayınevi sahibi ‘Biz bunu basacağız' dedi. Örneklerini gönderdim. Çalışmaları yapıldı. Bu ayın 29'unda tekrar Atina'ya gittiğimde tekrar kitabın basılması hakkında konuşacağım. Sözleşmeye döküldüğü takdirde bütün yayın haklarımı vererek kitabın Yunanistan'da yayınlanması gerçekleşecek. Kitap bir fotoğraf, bir felsefe şeklinde basılacak” dedi.

“YENİ BİR KOLEKSİYON"

Uğur Oral, bugün açılacak sergisi hakkında, “Atina'da açacağım sergide yine aynı şekilde bir fotoğraf, bir resim şeklinde olacak. Kurgusu bu şekilde yapıldı. Serginin adı da ‘Anlar ve Düşünceler' olacak. Sergide hem felsefe hem de fotoğraf kullanılacak. Bu sergime yeni eklediğim fotoğraflar ve felsefeler oldu. Aynı ilgiyi tekrar Atina'da bekliyorum. Çünkü Yunan sanatsever böyle ilginç fikirleri çok seviyor. Özellikle fikirsel olaylara, düşünsel olaylara katılmaya, bunlarla ilgilenmeyi çok seviyorlar. O yüzden ben Atina'daki 2. sergimde de aynı ilgiyi bekliyorum. Buraya yeni bir koleksiyon götürüyorum” açıklamasında bulundu.

“FELSEFE TÜRKİYE'DE GEREKLİ TAKDİRİ GÖRMÜYOR"

Yunanistan'da Yunanca basılacak olan bu kitabın Türkiye'de neden basılmadığını kendisine sorduğumuzda Oral, “Bana bir talep gelirse neden olmasın. Türkiye'de ne yazık ki felsefeye gerektiği takdiri görmüyor. Hiçbir dünya dilinde ‘Felsefe yapma' diye bir kelime yoktur. Bu söylem bir tek Türkçede var. Bu da bizim insanlarımızın felsefeye ne kadar kapalı olduğunun göstergesi. Bu yeni bir durum da değil. Osmanlı'dan beri süre gelen bir şey. Osmanlı'da bir dönem tüm okullarda felsefe dersleri kaldırılmıştır. Felsefe analiz etmek, sorgulamak, derin düşünebilmektir. Bizim genlerimizde Osmanlı'dan gelen sorgulama kavramı olmadığı için felsefe fazla ilgi görmez. Ve o yüzdendir bizim dilimizdedir ‘Felsefe yapma' kelimesi. Baktığınız zaman bizim tarihimizde değerli düşünürler vardır. Mesela bir Mevlana, Yunus Emre vardır. Bunların felsefeleri çok değerlidir. Ancak Mevlana’ya nedense Avrupalılar çok sahip çıkar. Yabancılar Mevlana’yı Rumi olarak biliyorlar. Ben yabancı dostlarımın sanal sayfalarında Rumi ismiyle düşünürümüzün sözlerini gördüğümde çok etkileniyorum. Ama biz ne yazık ki değerini bilememişiz. Analitik düşünmeyi sevmediğimizden dolayı felsefe geri planda kalmıştır” yanıtını verdi.

“BU DURUM BELKİ GENETİK"

Türkiye'de felsefenin Osmanlı'dan bu yana geri kalması hakkındaki düşüncelerini belirten Oral, “1100'lü yıllarda içtihat kapısı kapatılmıştır. Düşünme ve sorgulama olayı yasaklanmıştır. Bu sana sunulan neyse onu kabullen mantığıdır. Bir domino taşı düzeninde yıllar içerisinde bu süreç birbirini tetiklemiştir. Bunda Türkiye'nin aydınlanmasını yaşayamamasının etkisi var. Bunun arkasında Türkiye'nin gerçek kültür atağını gerçekleştirememesi, okumaması, eğitimin içinin boşluğu gibi nedenler var. Bugün insanlara felsefe derslerinde ne öğretiliyor? Felsefe bir düşünürün hayatını ezberletmek değildir. Bunun adı müfredatı doldurmaktır. Felsefe aile ile başlaması gereken bir kavramdır. Sorgulamayan birey beraberinde her şeye biat eden eyvallah çeken birey haline gelir. Felsefe bir anda olacak bir durum değil. Bu bir süreçtir. Bugün Avrupa'ya baktığın zaman çok ciddi bir altyapı var. Kitap okuma oranları fazla, gazete satışları yüksek, insanlar bilinçli, haklarına sahip çıkan toplumlar. Dolayısı ile belki bu durum genetik" dedi.

“DEVLETİN BAKIŞ AÇISINI DEĞİŞTİRMESİ LAZIM"

Bu konunun tamamen devletin elinde olduğunu ifade eden Oral, “Bugün eğitim kurumlarını toptan bir revizyona sokmak lazım. Bugün Türk insanı niye okumuyor. Çünkü bizim neslimiz mefaülü ve faülünler ile edebiyattan soğutuldu. Tanzimat edebiyatı insanlara ezberletilerek bu gençler de okumaktan soğutuldu. Diplomasını alan kitaba tekmesini attı gitti. Oysaki bizim bunu sevdirebilmemiz için şekillere, kurallara, kavramlara değil özelliklere yönelik bir yaklaşım izlememiz gerekmekte. Bu da ancak devletin bakış açısını değiştirmesi ile mümkün” diye konuştu.

“TELEVİZYON VE RADYO ÜLKEMİZE ERKEN GİRDİ"

Televizyon ve radyonun Türkiye'ye çok erken geldiğini söyleyen Oral, “Biz televizyon ve radyo daha okuma kültürüne sahip olmadan, erken bir şekilde ülkemize girdi. Burada radyo insanların okumaktansa dinlemeye yönelmelerine sebep verdi. Televizyon geldi. Televizyon da açıp bir klasiği okumaktansa filmini izlemek insanlara daha basit geldi. İnternet geldi. Bunların altyapısı ülkede olmadığı için çoğunda tökezledik. Kelimelerin tam olarak manasını kavrayamıyoruz. İcatlar ülkemizde yapılış amacına hizmet etmiyor. Burada bireyde de hata var onu yetiştiren sistemde de. Bugün evrensel olabilmek önemli. Neden evrensel olamadığımızı sorgulamamız gerekir. Bunların tümü de felsefe ile alakalı. Düşünmeyi bilmediğimizden üretmeyi bilmiyoruz. Üretmeyi bilmediğimizden de bir fikirsel katma değer yaratamıyoruz” dedi.

“KENDİMİZİ AVUTUYORUZ"

İnsanların istedikleri ilgi dallarına yönelemediklerini çok ciddi bir yönlendirme olduğunu vurgulayan Oral, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Biz hep futbolda Galatasaray'ın kupa almasından. Beşiktaş'ın Liverpool'u yenmesinden gibi şeylerle avunduk. Ama unuttuğumuz bir şey var. Spor ülkenin sadece adını duyurur. Ülkeyi tanıtan o toplumun sanatçısıdır. Biz bunları kazandıramıyorsak, bu diğer övünç kaynaklarımız yetersiz kalır. Bugün bir Nazım Hikmet’i tüm dünya biliyor. Türkiye'nin adını hak ettiği yerlere yazdırması yetiştireceği fikir insanları, sanatçılar, bilim insanları ile mümkün olacak. Ne yazık ki son yıllarda bu alanda oldukça erozyon yaşıyoruz. Fazıl Say'ımız var sahip çıkmıyoruz. Elimizde olan sanatçıları da yurtdışına kaptırıyoruz. Bize ancak yurtdışından devşirdiğimiz sporcuların başarılarıyla avunmak kalıyor. Biz sadece yurtdışına kaptırdığımız kişilerin kökeninin Türk olması ile avutuyoruz kendimizi.”

 

“50 FOTOĞRAF 50 DENEME"

Basılacak olan kitabı hakkında bilgiler veren Oral, “50 Fotoğraf, 50 Deneme olmasını planlıyoruz. Kitabın ismi de ‘Anlar ve Düşünceler' olacak” dedi.

“KENDİNİ KEŞFET"

Atina seyahatinde Türk-Yunan dostluğunu konferanslar düzenleyerek pekiştirmeye çalışan Oral, “Atina ziyaretimde yine oradaki kitabı çok satanlar listesinde adı bulunan bir Yunan yazar ile Türk-Yunan dostluğu adına bir konferans düzenleyeceğiz. Bu konferans ‘Kendini Keşfet' adıyla felsefe üzerine olacak. Konferansı facebook üzerinden duyurduk ve muazzam bir ilgi gördü” diye konuştu.

“SERGİLERİME SAHİP ÇIKILMASI BANA MORAL VERİYOR"

Aynı zamanda Türk-Yunan dostluğu üzerine konferanslar düzenleyen Oral, Yunanistan da yaşayan Türklerin sergisindeki deneyimlerini bizlerle paylaştı. Oral, “Atina’da kökeni İstanbul'a dayanan birçok Yunanlı var. Bunlar hemen açtığım sergilere katılıyorlar. Muazzam ilgi gösteriyorlar. Benim sergilerimde bir nostalji yaşadıklarını ifade ediyorlar. Yunanlılar İstanbul'u atasından dedesinden dinlemiş ve benim sergilerimde İstanbul'u yaşıyorlar. Atina'daki her sergime Yunanistan Pire Başkonsolosu Sefa Yüceer gelir. Bunlar güzel şeyler. Burada yaşayan Türklerin benim sergime sahip çıkmaları bana bir moral kaynağı oluyor” diye konuştu.

TÜM GELİR VAKIFLARA

Atina sergisini yine bir hayır için düzenleyeceğini belirten Oral bu sefer kazancı Atina'da ki zihinsel engelli çocuklara bağışlayacak. Oral, “Fotoğraf benim hobim. Dolayısı ile ben bu işi keyif aldığım için yapıyorum. Bu hobiyle de insanlığa hizmet etmek istiyorum. Bundan dolayı tüm sergilerimi hayır amaçlı yapıyorum. Birisi bana ‘sergi açar mısın?’ dediği zaman ilk koşulum hayır amaçlı olması. Daha önce Atina'da iki sergi açtım. Bunlarda yine zihinsel engelli çocuklar içindi. Tüm her şeyin parasını kendi cebimden veriyorum. Fotoğraflardan satamadıklarımı da burada bırakıyorum. Kermesler de satarak yine bir kazanç elde ediliyor. Tüm geliri vakıflara veriyorum" dedi.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.