TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, 5 Haziran Ekolojik Yıkımla Mücadele Günü ve Çevre Haftası etkinlikleri kapsamında basın açıklaması düzenleyerek, İzmir İli Çevre Durum Raporunu kamuoyu ile paylaştı
Haber Giriş Tarihi: 06.06.2015 07:56
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
EMİNE YALÇIN
5 Haziran Ekolojik Yıkımla Mücadele Günü ve Çevre Haftası etkinlikleri kapsamında TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, gerçekleştirmiş olduğu basın toplantısında Türkiyede ve şehirlerde mevcut olan doğal varlıkların korunarak geliştirilmesini yaşamsal bir olgu olarak değerlendirdiklerine dikkat çekti
GEÇERLİLİĞİNİ HALEN KORUMAKTA
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı E. Helil İnay Kınay yaptığı basın toplantısında, her yıl İzmir İli Çevre Durumu Raporunu hazırladıklarını belirterek, Birleşmiş Milletler tarafından 5-16 Haziran 1972 tarihlerinde, 113 ülkenin katılımıyla Stockholmde düzenlenen Çevre Konferansında; çevre-insan kavramına değinilerek, dünyanın doğal dengesinin korunması için insan ve doğal varlıklara öncelik veren bir anlayışın egemen olması gereği ortaya koyulmuş olduğunu söyledi. Kınay, Hindistan Devlet Başkanı Indra Gandhi konferans kapsamında; günümüzde hala geçerliliğini koruyan tespiti ile en önemli küresel sorunun, yoksulluk, açlık ve barınma olduğunu dile getirmiştir. Bu tespit ne yazık ki 43 yıl geçmesine rağmen geçerliliğini halen korumaktadır. 1982 Anayasanın 56. Maddesinde herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunu, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini ödemenin devletin ve yurttaşların ödevi olduğunu belirtmektedir dedi.
YÖNETMELİK SAYISI 50Yİ AŞMIŞ DURUMDA
Türkiyede Çevre Kanununun yayımlanmasının üzerinden 32, Çevre Bakanlığının kuruluşunun üzerinden ise 24 yıl geçtiğini ifade eden Kınay, Çevre Kanununun yayımlanması sonrası arka arkaya Hava Kalitesinin Korunması (1986), Su Kirliliği Kontrolü (1988), Katı Atıkların Kontrolü (1991), Çevresel Etki Değerlendirmesi (1993) ve Tehlikeli Atıkların Kontrolü (1995) Yönetmelikleri yayımlanıyor. Çevre Kanununun yayımlanmasından bu yana geçen süre zarfında yayımlanan yönetmelik sayısı 50yi aşmış durumda. Bu duruma rağmen; ülkemizin çevre kalitesinin korunup geliştirildiğini, ülke yönetiminde ekonomik kalkınma ile doğal varlıkların korunmasını esas alan yönetim politikalarının etkin hale geldiğini söylemek mümkün değildir diye konuştu.
HER ŞEYİ FEDA EDEN BİR YÖNETİM ANLAYIŞI ÜZERİNDEN GEÇİYOR
Kınay, aradan geçen zamana baktıklarında zaman içinde değişen bir şeyin olmadığını gördüklerini söyleyerek, Ama dünyada teknoloji ve sanayi gelişerek, yönetimler gelişti. Geçen süreye baktığımızda çok daha iyi yönetilen, daha az atığı olan, çevresel koşulları daha iyileşmiş bir ülke ya da bir dünya olmamız gerekirken tam tersine sorunların büyüyerek çözümlenemez bir halde kucağımızda olduğunu görüyoruz. Bu durum birçok farklı sebebi var. Ama kendi ülkemiz açısından değerlendirirsek en temel sebeplerinden bir tanesi 1992 yılında kurulmuş olan sadece adından çevre kelimesi geçen bakanlığın tam anlamıyla tamamlanmış olmamasıdır. Çünkü Türkiyede ki genel çevre politikaları çevrenin korunması ya da ekolojiye uygun doğaya saygılı bir sanayileşme süreci yerine tam tersine ekonomi için her şeyi feda eden bir yönetim anlayışı üzerinden geçiyor. Biz bu durumu son 20 yılda çok daha acımasız bir şekilde görüyoruz. Mevzuat değişiklikleri ile yapılan süreçlerde orman, doğal yaşam ve sulak alanlarımız gibi korunması gereken alanlarımızın ranta doğru açıldığını görüyoruz şeklinde konuştu.
DOĞAMIZA SAHİP ÇIKALIM
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak Türkiyede ve şehirlerde doğal varlıkların korunarak geliştirilmesini yaşamsal bir olgu olarak değerlendirdiklerin dile getiren Kınay, Çevre korumanın en kalıcı teminatı olarak sosyal gelişimin sürekli kılınması ve katılımcı çağdaş bir yönetim anlayışının hayata geçirilmesinin önemini bir kez daha vurgulamaktadır. Bu anlayış ve inançla, 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde, Mersin Akkuyu ve Sinop'ta nükleer santrallara, Aliağa'da Kömürlü Termik Santrallere, Gaziemir'de nükleer atıklara, Bergama ve Eşme'de siyanürlü altın madenciliğine, Gördes ve Turgutlu Çaldağ'da nikel madenciliğine karşı mücadele yürüten toplum kesimleri ile dayanışma kararlılığımızı dile getiriyoruz. Bu süreçte taraf olduğumuzu; yaşamın ve kamu yararı tarafında olduğumuzu tekrarlıyor; yurttaşlarımızın esenliği ve doğal varlıkların korunmasını esas alan yönetim ve çevre politikalarının hayata geçirilmesi konusundaki kararlılığımızı; örgütlü birliğimizi güçlendirerek, ülkemizi adalet, eşitlik, barış ve bilim temelinde yeniden kurmak, insanımıza, doğamıza, yaşamımıza sahip çıkma inancımız ve kararlılığımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, 5 Haziran Ekolojik Yıkımla Mücadele Günü ve Çevre Haftası etkinlikleri kapsamında basın açıklaması düzenleyerek, İzmir İli Çevre Durum Raporunu kamuoyu ile paylaştı
EMİNE YALÇIN
5 Haziran Ekolojik Yıkımla Mücadele Günü ve Çevre Haftası etkinlikleri kapsamında TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, gerçekleştirmiş olduğu basın toplantısında Türkiyede ve şehirlerde mevcut olan doğal varlıkların korunarak geliştirilmesini yaşamsal bir olgu olarak değerlendirdiklerine dikkat çekti
GEÇERLİLİĞİNİ HALEN KORUMAKTA
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı E. Helil İnay Kınay yaptığı basın toplantısında, her yıl İzmir İli Çevre Durumu Raporunu hazırladıklarını belirterek, Birleşmiş Milletler tarafından 5-16 Haziran 1972 tarihlerinde, 113 ülkenin katılımıyla Stockholmde düzenlenen Çevre Konferansında; çevre-insan kavramına değinilerek, dünyanın doğal dengesinin korunması için insan ve doğal varlıklara öncelik veren bir anlayışın egemen olması gereği ortaya koyulmuş olduğunu söyledi. Kınay, Hindistan Devlet Başkanı Indra Gandhi konferans kapsamında; günümüzde hala geçerliliğini koruyan tespiti ile en önemli küresel sorunun, yoksulluk, açlık ve barınma olduğunu dile getirmiştir. Bu tespit ne yazık ki 43 yıl geçmesine rağmen geçerliliğini halen korumaktadır. 1982 Anayasanın 56. Maddesinde herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunu, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini ödemenin devletin ve yurttaşların ödevi olduğunu belirtmektedir dedi.
YÖNETMELİK SAYISI 50Yİ AŞMIŞ DURUMDA
Türkiyede Çevre Kanununun yayımlanmasının üzerinden 32, Çevre Bakanlığının kuruluşunun üzerinden ise 24 yıl geçtiğini ifade eden Kınay, Çevre Kanununun yayımlanması sonrası arka arkaya Hava Kalitesinin Korunması (1986), Su Kirliliği Kontrolü (1988), Katı Atıkların Kontrolü (1991), Çevresel Etki Değerlendirmesi (1993) ve Tehlikeli Atıkların Kontrolü (1995) Yönetmelikleri yayımlanıyor. Çevre Kanununun yayımlanmasından bu yana geçen süre zarfında yayımlanan yönetmelik sayısı 50yi aşmış durumda. Bu duruma rağmen; ülkemizin çevre kalitesinin korunup geliştirildiğini, ülke yönetiminde ekonomik kalkınma ile doğal varlıkların korunmasını esas alan yönetim politikalarının etkin hale geldiğini söylemek mümkün değildir diye konuştu.
HER ŞEYİ FEDA EDEN BİR YÖNETİM ANLAYIŞI ÜZERİNDEN GEÇİYOR
Kınay, aradan geçen zamana baktıklarında zaman içinde değişen bir şeyin olmadığını gördüklerini söyleyerek, Ama dünyada teknoloji ve sanayi gelişerek, yönetimler gelişti. Geçen süreye baktığımızda çok daha iyi yönetilen, daha az atığı olan, çevresel koşulları daha iyileşmiş bir ülke ya da bir dünya olmamız gerekirken tam tersine sorunların büyüyerek çözümlenemez bir halde kucağımızda olduğunu görüyoruz. Bu durum birçok farklı sebebi var. Ama kendi ülkemiz açısından değerlendirirsek en temel sebeplerinden bir tanesi 1992 yılında kurulmuş olan sadece adından çevre kelimesi geçen bakanlığın tam anlamıyla tamamlanmış olmamasıdır. Çünkü Türkiyede ki genel çevre politikaları çevrenin korunması ya da ekolojiye uygun doğaya saygılı bir sanayileşme süreci yerine tam tersine ekonomi için her şeyi feda eden bir yönetim anlayışı üzerinden geçiyor. Biz bu durumu son 20 yılda çok daha acımasız bir şekilde görüyoruz. Mevzuat değişiklikleri ile yapılan süreçlerde orman, doğal yaşam ve sulak alanlarımız gibi korunması gereken alanlarımızın ranta doğru açıldığını görüyoruz şeklinde konuştu.
DOĞAMIZA SAHİP ÇIKALIM
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak Türkiyede ve şehirlerde doğal varlıkların korunarak geliştirilmesini yaşamsal bir olgu olarak değerlendirdiklerin dile getiren Kınay, Çevre korumanın en kalıcı teminatı olarak sosyal gelişimin sürekli kılınması ve katılımcı çağdaş bir yönetim anlayışının hayata geçirilmesinin önemini bir kez daha vurgulamaktadır. Bu anlayış ve inançla, 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde, Mersin Akkuyu ve Sinop'ta nükleer santrallara, Aliağa'da Kömürlü Termik Santrallere, Gaziemir'de nükleer atıklara, Bergama ve Eşme'de siyanürlü altın madenciliğine, Gördes ve Turgutlu Çaldağ'da nikel madenciliğine karşı mücadele yürüten toplum kesimleri ile dayanışma kararlılığımızı dile getiriyoruz. Bu süreçte taraf olduğumuzu; yaşamın ve kamu yararı tarafında olduğumuzu tekrarlıyor; yurttaşlarımızın esenliği ve doğal varlıkların korunmasını esas alan yönetim ve çevre politikalarının hayata geçirilmesi konusundaki kararlılığımızı; örgütlü birliğimizi güçlendirerek, ülkemizi adalet, eşitlik, barış ve bilim temelinde yeniden kurmak, insanımıza, doğamıza, yaşamımıza sahip çıkma inancımız ve kararlılığımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Son Girilen Haberler
Bayraklı Şehir Hastanesinde dehşete düşüren iddia! Sağlık çalışanları tüfekle rehin alındı
Birlik Sağlık-Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol, Bayraklı Şehir Hastanesinde sağlık çalışanlarının tüfek ile rehin alındığını iddia etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 23 Nisan dolayısıyla çocukları kabul etti
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ve beraberindeki çocukları Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kabul etti.
Ali Yerlikaya'dan 1 Mayıs açıklaması: Kısmi kısıtlama var
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamalarına ilişkin Taksim Meydanı'yla ilgili yasaklamanın değil 7 yıldır uygulanan kısmi kısıtlamanın bulunduğunu söyledi.