TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Büyük deprem yaklaşıyor

Nepal’de yaşanan büyük depremler ve yaşanılanlardan sonra merceği kentimize çevirerek Dokuz Eylül Üniversitesi Ege Bölgesi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof.Dr. Atilla Uluğ ile kentin deprem haritası hakkında konuştuk

Haber Giriş Tarihi: 19.05.2015 07:55
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Büyük deprem yaklaşıyor

ANIL YIKGEÇ

Nepal’de gerçekleşen yıkıcı depremler, gözlerimizi birinci derece deprem bölgesinde yer alan Türkiye’ye ve kentimiz İzmir’e çevirmemize sebep oldu. Gerek Türkiye’nin gerekse İzmir’in tarihinde birçok yıkıcı ve can alıcı deprem yaşandı. Gölcük, Van, Dinar gibi daha birçok deprem de hafızamızda ve yüreğimizde derin izler bıraktı. 2005 yılında ise İzmir’de yaşanan depremler ve yüzü aşkın artçısıyla bizi günlerce etkisi altına aldı. Nepal depremiyle birlikte hafızamızı canlandırıp önümüzdeki günlerde oluşabilecek depremlere karşı hazırlıklı olmak için Dokuz Eylül Üniversitesi Ege Bölgesi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü (EBAMER) Prof.Dr. Atilla Uluğ ile kentin deprem haritası hakkında konuştuk. Deprem istasyonlarını kuran, çalıştıran araştırma merkezinin başında yer alan Prof.Dr. Uluğ, İzmir’de 6 richter ölçeğinden fazla deprem olmayacağı anlayışının yanlış olduğunu vurgulayarak söyledi.

“HER ZAMAN BÜYÜK DEPREM RİSKİ VAR”

İzmir’de yaşanması olası büyük depremlerle ilgili bilgi veren EBAMER Müdürü Uluğ, kentte her zaman büyük deprem olma riski olduğunu ifade etti. İzmir’in tarihinde her 400-500 senede 7 richter ölçeğinin üstünde deprem yaşandığını belirten Prof.Dr. Uluğ, “İzmir’de her zaman büyük deprem riski var. İzmir’in tarihinde her 400-500 senede 7 richter ölçeğinin üstünde deprem yaşanmış. Bundan sonra da yaşanabilir. Bundan önceki son deprem 1680’den bu yana epey zaman geçti. Büyük depremin periyodu yaklaşıyor diye düşünüyorum” dedi. ‘İzmir’de 6 richter ölçeğinden büyük deprem olmaz’ düşüncesinin de yanlış olduğuna vurgu yapan Uluğ, “İzmir’de büyük deprem olmaz düşüncesi yanlış. İzmir’in tarihi içerisinde kenti harap etmiş 10 tane deprem var. Bundan sonra da tekrarı olabilir. Eskiden depremin ölçeği şiddet ölçeği idi. Yaptığı hasara göre değerlendirilirdi. Şimdi Richter ölçeği çıktı. O eski ölçekleri çevirirsek 7, 7.5 yakın ölçek çıkıyor. Bu demek oluyor ki İzmir’de her zaman böyle bir risk var” şeklinde konuştu.

“KENTTEN GEÇEN CİDDİ FAY HATLARI VAR”

İzmir ve çevresinden geçen ciddi fay hatlarının olduğuna dikkat çeken EBAMER Müdürü Prof.Dr. Uluğ, “Richter ölçeği çıktıktan sonra kentte 7’nin üstünde bir deprem yaşanmamış. Eski depremleri çevirince öyle bir deneysel bağıntı var. Bu deneysel bağıntıya, benim hesaplamalarıma göre 7,5 yakın bir richter ölçeği çıkıyor. Başka birisi bağıntıdaki varsayımları farklı çıkartıyor. 6.5 7 arası buluyor. Ama bunların hepsi kentin tarihinde hasar yapmış depremler. İzmir ve çevresi tarihte 7 richter ölçeğinin üstünde 12 tane deprem yaşamış. Bundan sonra da yaşanabilir. Çünkü kentin içinden ve çevresinden geçen ciddi fay hatlarımız var. İnsanlar ‘İzmir’de deprem olmaz’ gibi bir kanıya kapılmasın” dedi.

RİSKLİ BÖLGELER

Prof.Dr. Uluğ depremde en çok etkilenecek yerleri şöyle ifade etti: “Depremden en çok düz alanlar, dolgu alanlar etkilenir. Buralar çok riskli. Deniz kıyısında gelişen semtler sağlıklı değil. Çiğli’den başlayarak Bornova Ovası’na kadar Alsancak dahil riskli bölgelerdir.”

“KAMU BİNALARI DAYANIKLI DEĞİL”

Depreme karşı alınması gereken önlemleri senelerdir dile getirdiklerini belirten EBAMER Müdürü Uluğ, “Konutlar dışında kentin kamu binalarının depreme dayanıklı olması lazım. İzmir’de kamu binaları öyle değil. Kentte depreme yönelik hiçbir hazırlık yapılmıyor. Belediye binası valilik binası gibi kamu binaları, şahıs binalarından daha berbat durumda. Evvela depreme yakalanabilir endişesiyle binaların ve evlerimizin deprem güvenlikli olması lazım. Eski binaların hem projeleri yanlış hem de malzemeleri iyi değil. Dolayısıyla kentin bu bağlamda incelenmesi lazım. Ama kenti yenileme dediğimiz zaman ranta dayalı bir şey kentsel dönüşüm akla geliyor. Kentin depreme dayanaklı hale gelmesi lazım. Bu da devlet politikasıyla olur. Bina iyileştirme işine ben inanmıyorum. O gayri ciddi bir şey. Bunun yurtdışında da örnekleri var. Tek tük yerde yapılabilir ama binayı yıkıp yerine yenisi yapmak daha karlı bir şey yoktur. Sağlam zeminlerde projesi yapılmış, mimarlarla yapılmış yeni binalar yapmak lazım” dedi.

KENDİ EVİNDEN ÖRNEK VERDİ

Konutlar için ise ilk şartın yine yapının depreme dayanıklı olması olduğuna vurgu yapan Prof.Dr. Uluğ, “Depremlerde esas yaralanmaların bir kısmı da yapısal olmayan sebeplerden oluyor. Depremde gardırop devriliyor, insanlar altında kalıyor. Evde deprem sırasında yıkılacak, devrilecek objelerin olmaması veyahut da onların sabitlenmesi lazım. Ben mesela yeni evimde bütün dolaplarımız duvara sabittir ve kapıları da sürgülüdür. Düşme ve devrilme tehlikesi olmaması lazım” şeklinde konuştu.

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.