TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Yeşilin estetik ve fonksiyonel yüzü:Peyzaj mimarlığı

Ege üniversitesi Ziraat FakültesiPeyzaj Mimarlığı Öğretim Görevlisi Doçent Bahriye Gülgün, herkesin kendi imkanları ölçüsünde estetik yaratma yeteneği olduğunu söyleyerek, evlerde ve bahçelerde yetiştirilen bitkilerin buna en güzel örnek olduğunu belirtti

Haber Giriş Tarihi: 01.07.2015 07:31
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Yeşilin estetik ve fonksiyonel yüzü:Peyzaj mimarlığı

NİLGÜN TAZE

Küçük ancak anlamı ve etrafına yaydığı enerjisi farklı olan peyzaj çalışmalarının insan ruhuna iyi geldiğini ve her insanın kendi çevresinde kolay tekniklerle güzellikler oluşturabileceğini ifade eden Ege üniversitesi Ziraat FakültesiPeyzaj Mimarlığı Öğretim Görevlisi Doçent Bahriye Gülgün, “Peyzaj mimarlığı dendiğinde hepimizin aklına çeşitli tarifler gelir, ama şöyle bir durup düşündüğümüzde hepimiz kendi çapımızda kendi çevremizde,kendi kullanımlarımıza, kendi estetik anlayışımıza ve zevklerimize, kendi imkânlarımıza göre birer peyzaj çalışanı değil miyiz aslında? Evimizin balkonunda, yada salonumuzdaki küçük fiskos masasının üzerinde, penceremizin iç kısmında mutlaka birkaç bitkimizvardır. Kimi zaman mutfak penceremizin önünde, kimi zaman balkonumuzda, kimi zaman çalışma ofislerimizdedir o güzel katlı çiçekleriyle menekşelerimiz. Hangimiz evimize gelen bayram coşkusuyla, yada anneler gününün, sevgililer gününün o anlamlı sevinciyle beraberinde hediye gelen o mis kokulu çiçekleri hemen alıp hem kokusunu teneffüs edebileceğimiz hem rahatça görebileceğimiz bir yerde vazoya yerleştirmez? Bütün bunlar aslında belki de bizler farkında olmadan yaşama sevincimizi tamamlayan, küçük gibi görünen önemli ve anlamlı parçalardır. Bir de küçük de olsa bir bahçemiz varsa eğer, işte o zaman daha da şanslıyızdır, orası kendimizin yarattığı, sevdiklerimizle paylaştığımız ayrı bir dünyadır bizler için. Bir yanda muhteşem görüntülü güller, diğer yanda giriş kapısına sardırdığımız mis kokulu hanımelleri, yürüyüş yollarının kenarlarına yerleştirdiğimiz rengarenk mevsimlik çiçekler, daha neler neler vardır o yemyeşil, o rengarenk dünyada.Bunların hepsi, ev ölçeğinde yaptığımız peyzaj çalışmalarıdır” dedi.

 

PEYZAJ GÜZELLEŞTİRİR

Çok daha büyük ölçekli çalışmaların farkında olmadan bizzat içinde yaşandığını ve sistemin içinde her şeyin insan ölçeğinde tasarlandığını belirten Gülgün, özellikle büyük maliyetlerle ortaya çıkan uygulamaların devamlılığını sağlanmasının titizlikle sürdürülen kontrollere bağlı olduğunu söyleyerek,  “Aracımızı kullanırken çok da dikkat etmediğimiz refüjlerdeki bitkiler, aslında karşıdan gelen aracı görmemizi engellemeyecek boyda ancak o araçtan gelen ışığı süzecek dokuda olan bitki türlerinden seçilmiştir özenle, yorulduğumuzda dinlenmek için altına oturduğumuz o muhteşem heybetli cüssesiyle bu iş için biçilmiş kaftan olarak koca parkın tam da en güneşli yerinde isabetli bir karar olarak olması gereken yere yerleştirilivermiştir o iri yarı bitki. Bazen bir çardağın o soğuk ve güneşten korunaksız boş yapısı, bir yasemin,bir hanımeli, hatta bir üzüm asması tarafından kimi zaman mis kokusunun kimi zaman güzel meyvelerinin ve güzel görüntüsünün eşliğiyle harmanlanarak sunar bize gölgesini… Daha bunun gibi pek çok örnekler… İşte peyzaj mimarlığı, bu örneklerden de anlaşılacağı gibi, hedefi insan memnuniyeti olan, bu uğurda hem canlı hem cansız malzemelerle ve bunları çoğu zaman kombine ederek çalışan bir meslek disiplinidir.Tasarımda da uygulamada da estetik kadar işlevsellik de ön plandadır.Tabi sürdürülebilirlik de çalışmalarda önem taşıyan prensiplerimizdendir. Çünkü özellikle büyük maliyetlerle ortaya çıkarılan büyük ölçekli uygulamaların devamlılığının sağlanması, titizlikle sürdürülen kontrol, bakım ve onarım işleriyle mümkün olacaktır” ifadelerini kullandı.

 TÜRKİYE’DE PEYZAJ SINIRLI

Ülkemizde Peyzaj mimarlığına biçilen değerin oldukça sınırlı olduğunu ve peyzaj mimarlığının genelde park ve bahçeler gibi küçük ölçekli çalışmalarda akla geldiğini belirten Gülgün, kentsel tasarım yarışmalarında daha yeni yeni peyzaj mimarlığının ortaya çıkmaya başladığını söyleyerek, “Oysa ki gerek kentsel alanlarda gerekse kırsal alanlarda yapılan çalışmalar, bir mimar, bir çevre mühendisi, bir kentsel tasarımcı kadar Peyzaj mimarlarının da çalışma alanlarını kapsamaktadır. Çünkü Peyzaj mimarlığı, mimarlığın yapısal tasarım becerilerini, mühendisliğin denge ve matematik ile ilgili hesapsal çalışmalarını ve kentsel planlamanın geniş bir tabanı olan gelişim ve yenileme bilgisi ile birleştirerek, arazi üzerinde estetik, fonksiyonel, pratik  uygulamalı ilişkileri tasarlar. Peyzaj mimarlığı, insanla çevresi arasında olumlu ve sürdürülebilir bir ilişkinin yaratılması amacıyla bina ölçeğinden, kent, bölge ve ülke ölçeğine kadar uzanan geniş bir yelpazedeki alan tasarımları ile insanların daha mutlu olabilecekleri ortamlarda yaşamasını sağlayan bir bilim dalıdır.
Peyzaj mimarlığı bölümü dünyada ilk defa FrederickLawOlmsted ‘in (1822-1903) öncülüğünde gerçekleştirilen gelişen yeşil park hareketinin ardından, 1909 da Harvard Üniversitesi mimarlık okulu içinde, ‘peyzaj mimarlığı ve kent planlaması’ bölümü olarak kurumsallaşmıştır.
Bu gelişmeyi, Amerika'da ve dünyada diğer ilgili üniversiteler de izlemiştir. Türkiye'de ise Ankara Üniversitesi’nin 1946 yılında kurulması sonrasında, bu kuruluş içinde yer alan Ziraat Fakültesi bünyesinde 1968 yılında ‘Bahçe Mimarisi ve Ağaçlandırma Kürsüsü’ kurulmak suretiyle Peyzaj mimarlığı eğitimine başlanmış ve ilk mezunlarını 1973 yılında vermiştir”
açıklamasını yaptı.

 EĞİTİMDE KENDİNE YER BULDU

Peyzaj mimarlığı eğitimine çeşitli illerde farklı fakültelerde yer verilmeye başlandığını ve başta Ziraat fakülteleri, orman fakülteleri, mimarlık fakülteleri, güzel sanatlar fakülteleri olmak üzere peyzaj mimarlığının da kendine üniversitelerde yer bulduğunu ifade eden Gülgün, “Çünkü ‘peyzaj mimarlığı’ kavramı oldukça geniş bir bakış açısını yansıtmaktadır. Peyzaj Mimarı sn. Erhan Tanrısever’in de tanımladığı gibi; kentsel planlama değerleri ile etki ve uyum analizleri yapılarak tanımlanan yeşil alanların tasarımı, bitkisel ve yapısal uygulaması, yapı elemanları tasarımı üretimi ile bütünleşen hizmetlerin tamamını kapsayan bir olgudur. Başarıyı yakalamanın sırrı da zaten, bu olgunun içerisinde yer alan herşeyi, birlikte ele almaktan, birlikte incelemekten geçer, çünkü bu alanlardan hangisi olursa olsun mutlaka diğerleri ile de ilgilidir. Dolayısıyla, balkonumuzdaki saksının içindeki bitkiden, ülkemizdeki milli parklara, dünyadaki ekolojik çeşitliliğe, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan bitkilere, maden ocaklarının açtığı önemli yaraların onarılmasına, kent sağlığı için uygun bitki kullanımına, kıyı alanlarının planlanmasına kadar, hangi konuda olursanız olun mutlaka sektörün bir şekilde içerisinde bulunmaktasınız.

        Şanslı olduğumuz taraf şu ki; ülkemizde peyzaj mimarlığının çok daha yeni olduğu dönemlerde, uygulamalarda kullanılabilecek gerekli sayıda ve standartta bitki bulamaz hatta şans eseri tek tük edinebildiğimiz yabancı ülke kataloglarına hayranlıkla bakarken, kısa bir süre içerisinde iyi bir yol kat edilerek beklenilenin üzerinde bir performans ile iyi durumlara gelebildik ve yine ülkemizin stratejik yapısı, coğrafi konumu, iklim özellikleri gibi daha birçok avantajlarımız nedeniyle çok daha iyi yerlere gelebilmemiz işten bile değildir. Yine geçmişe baktığımızda peyzaj mimarlığı bir meslek disiplini olarak anılmaz, adı bile tanınmaz durumda iken, yapılan çalışmalara karşılık proje ücreti diye bir şeyin adı bile geçemezken günümüzde artık nerdeyse hemen her belediyede olmazsa olmazlardan biri durumundadır peyzaj mimarlarımız, ayrıca çeşitli bakanlıkların bünyesinde de kendisine yer edinmiş durumdadır ve özel sektör bazında yapılan çalışmalarda proje bedeli de, ödenmesi gereken ücretler arasında yerini almış durumdadır. Sektörün içersinde çeşitli alanlarda yer alan meslektaşlarımızın haklarını koruyacak ürününe, yaptığı ticarete sahip çıkacak, yenilikleri, haklarının neler olduğunu takip etmelerini sağlayacak birlikler, kooperatifler odalar oluşturulmuş durumdadır. Önceleri daha amatörce, daha deneme yanılma yoluyla yapılan çalışmalar, artık yerini çok daha profesyonel uygulamalara bırakır durumda, bitkisel anlamda ithalat, ihracat rakamları her yıl olumlu değişim içerisindedir” ifadelerini kullandı.

 BİTKİ HAYATTIR

Paris, New York, Tokyo, Londra gibi pek çok gelişmiş ülkenin çeşitli şehirlerinde karşımıza çıkan “dikey bahçe” ya da diğer adıyla “yaşayan duvar” uygulamalarının artık ülkemizde de yer bulmaya başladığını söyleyen Gülgün, çağdaş bir kent kimliğinin önemli görsellerinden olan dikey bahçelerin kent insanının doğaya olan özlemini bir ölçüde giderdiğini ve yeşil alan miktarını arttırdığını belirterek, “Kokusu, yaprak, meyve ve çiçek güzelliğinin yanı sıra, gölgesi, temiz hava sağlaması, ışımayı azaltması, rüzgarı keserek perde etkisi yaratması, mekanları sınırlandırması, kimi zaman mahremiyet sağlaması, kötü görüntüyü kamufleedip, gürültüyü kesmesi, dikkat çekerek yönlendirmeler yapması, algıda seçicilik kazandırması, toz partiküllerini tutup daha temiz bir çevre yaratılmasını sağlaması ve daha bunlar gibi neler neler,  ne çok görevleri var değil mi çevremizde değişik yerlerde ve şekillerde karşılaştığımız bitkilerin. Ve işte bütün bunları, her geçen gün biraz daha kirlenen ve betonlaşan dünyamızda her gün yeni bir problemle daha karşılaşıp kimi zaman üzülen, kırılan, kimi zaman içine biraz daha kapanan, yoğunluktan ve yorgunluktan bıkan insanların birazcık huzur bulması amacıyla, kendilerini yenileyebilecekleri; kaybettikleri enerjiyi yeniden kazanacakları mekânları yaratmak, özlem duydukları doğaya biraz daha yakın olabilmelerini sağlayabilmek için yapar peyzaj mimarları. Ve teknolojinin hızla ilerlediği dünyada, doğa ile insan arasında her geçen gün biraz daha açılan mesafeyi, Peyzaj Mimarları kapamak için çabalar.Çatı bahçeleri ve özellikle son dönemler bir hayli gündemde olan dikey bahçelerde bunun en güzel örneklerindendir.

        Bu uygulamalar kimi zaman dışarıdan bakıldığında aslında kötü tasarlanmış bir binanın o kötü görüntüsünü, yaşayan canlı güzelliklerle kapatan, bunun yanısıra biyoçeşitliliğe katkıda bulunan, bulunduğu ortama geniş bir hava temizleme yüzeyi kazandıran, ses ve ısı yalıtım özelliği sayesinde pahalı yalıtım işlemlerine gerek kalmaksızın hem gürültünün hem soğuk yada sıcak havanın geçirilmesini engelleyen, güzel bir mikroklima alanı oluşturan, havadaki toz maddeleri tutarak daha sağlıklı bir çevre oluşumunu sağlayan, herdem yeşil bir doku  oluşturarak hem estetik anlamda göze hoş görünen, hem insanlara psikolojik olarak kendilerini daha rahat ve huzurlu hissedecekleri bir ortam oluşumunu sağlamaktadır.Ayrıca insanların çaptığı çeşitli olumsuzluklar sonucu bozulmuş alanlardaki doğa onarımı çalışmaları da Peyzaj Mimarlığı’nın temel konuları arasında yer almaktadır” dedi.

 BÜYÜK BİR EKOSİSTEMİN PARÇASIYIZ

Yaşadığımız çevreyi sadece insanların bulunduğu mekanlar şeklinde oluşturmanın amaç olmadığını çeşitli tehditler altında bulunan ekosistemleri korumak amaçlı stratejiler oluşturmanın da yine peyzaj mimarlığı çalışmalarının arasında yer aldığını belirten Gülgün, “Çünkü insanlar, dünyada yaşayan tek canlı grubu değildir. Sazlığıyla, ağacıyla, kuşuyla, böceğiyle, büyük bir ekosistemin içersinde yer almaktayız.Dolayısıyla yaşamları ve türlerinin devamı konusunda alarm veren canlıların yaşam alanlarının korunması ve koruma planlarının geliştirilmesi de peyzaj mimarlarının önemli çalışma alanlarındandır.Sazlık alanların, sulak alanların, nesilleri tehlike altında olan ya da özellikle endemik bitki ve hayvanların yaşam alanlarını korumak, bunun için strateji ve eylem planları oluşturmak ve bunların sürdürülebilirliğini sağlamak; yaşadığımız çevreyi güzelleştirmek kadar önemlidir. Peyzaj mimarları, insanın yaşadığı çevreyi kullanılabilir ve yaşanabilir bir hale getirirken, belki çoğu kişinin görmediği, gitmediği, içinde yaşamadığı, hatta içinde yaşadığı canlılardan bihaber olduğu ekosistemleri de korur, alan planlaması yapar, koruma politikaları geliştirir ve uygulamaya çalışır. Yaşadığımız çevre sadece içinde bulunduğumuz yerden ve gördüğümüz canlılardan ibaret gibi görünse de, aslında çok büyük bir zincirin küçücük halkalarından biriyiz. Kestiğimiz bir ağaç, kuruttuğumuz bir sazlık, koruyamadığımız bir göl ya da kendi yerleşimimiz için bir canlının yok ettiğimiz yaşam alanı, bu halkalardan koparak bizim yaşadığımız halkayı da gün gelir koparır” açıklamasını yaptı.

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.