TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

‘Bakmaksızın gördüklerimi tarif et’

Aşık Veysel Görme Engelliler İlkokulu’nda Türkçe Öğretmeni, görme engelli yazar Emine İşler ile mesleği, kitabı ve hayatı hakkında konuştuk

Haber Giriş Tarihi: 27.06.2015 06:50
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
‘Bakmaksızın gördüklerimi tarif et’

EMİNE YALÇIN

Emine İşler, hayat dolu mesleğine aşık bir öğretmen. Aşık Veysel Görme Engelliler İlkokulu’nda Türkçe Öğretmeni. Doğuştan görme engelli olduğu için ailesi tarafından Aşık Veysel Görme Engelliler İlkokulu’na gönderilen İşler, 1998 yılında mezun olduğu Aşık Veysel Görme Engelliler İlkokulu’na 2012 yılında Türkçe Öğretmeni olarak atandı. İşler, meslek hayatında 9 yılı geride bıraktığını açıklayarak, İzmir’i diğer büyük şehirlere göre erişilebilir olarak değerlendirdiğini söyledi.

“ÇOCUKLAR OKURSA BAŞARABİLİR”

Görme engeli olan Emine İşler, 1981 yılında Kütahya Emet İlçesi’nin Güldüren Köyü’nde doğduğunu belirterek, doğuştan görme engelli olduğunu fakat nedenini bilemediklerini söyledi. Aşık Veysel Görme Engelliler İlkokulu’na gönderileceğini öğrendiğinde nasıl bir yere gideceğini bilemediği için korku yaşadığını anlatan İşler, “Benim hayatımda dedem çok özel bir yere sahip. Çünkü benim Türk Halk Müziği’ne ve edebiyata ilgili olmam dedem ile alakalıdır. Dedem bana okul çağına gelmediğim dönemlerde kitap okurdu, radyo dinletirdi. Hayatım boyunca sadece İzmir’e gelmeme karşı çıktı. Ama babam ‘çocuklar okurlarsa bir şeyleri başarabilir’ deyip gönderdi. Sonuç olarak biz kardeşimle çok şeyi başardık fakat dedem bu başarılarımızı göremedi. Çünkü ben yaklaşık 10 yaşındayken dedemi kaybettik” dedi.

“HEDEFİMİ GERÇEKLEŞTİRDİM”

Okul çağı döneminde İzmir’e gelmek zorunda kalan İşler, ilk zamanlarda ailesinden uzak olmasından dolayı sıkıntılar yaşadığını dile getirdi. İlk şiirlerini okuma yazma öğrendikten hemen sonra yazmaya başladığını söyleyen İşler, “Ortaokul dönemimde bir öğretmenimiz sürekli bize kitap okurdu. O dönemde Türkçe öğretmeni olmaya karar verdim. 2005 yılında da hedefimi gerçekleştirerek Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nü bitirdim. Üniversite’nin son yıllarında eve çıktım. Eve çıkmanın benim için ayrı bir deneyim olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.

“ÖĞRENCİLERİME REHBER OLUYORUM”

İşler, insanlara olan sevgisi ve şiir yazması ile birlikte hayata tutunduğunu açıklayarak, edebiyatın hayatını dolduran bir yönü olduğunu vurguladı. İşler, “Edebiyat alanına ciddi manada özel bir ilgim var. Beni ayakta tutan okuduğum şiirlerdir. Okuduğum her kitaptan mutlaka kendime pay çıkartırım. Her okuduğumdan deneyim edindiğimi düşünüyorum. Ayrıca benimle birlikte aynı problemi yaşayan çocuklarla bir arada olmaktan ve onlara destek olmaktan çok mutlu oluyorum. Öğrencilerimde kendimi buluyorum. Öğrencilik yıllarımda eksik kalan yanlarımı öğrencilerimde tamamlıyorum diyebilirim. Çünkü ben okuldayken çok büyük sıkıntılar yaşadım. Benim öğrencilik dönemimde günümüzdeki kadar teknolojik imkan yoktu. Kaynak bulma konusunda problemler yaşıyorduk. Yaşadığım sıkıntılardan dolayı mezun ettiğim öğrencilerimin hemen hemen hepsine dışarıda da rehber olmaya çalışıyorum. İstedikleri zaman bana ulaşabiliyorlar. Başka insanlara faydalı olabilmek yaşama sevincimi artırıyor” diye konuştu.

“BEKLENTİSİZLİK YA DA ÇOK FAZLA BİR BEKLENTİ VAR”

‘Benim Adım Güz’ adlı kitabının ilk olduğunu belirten İşler, ikinci kitabını da çıkaracağını da açıkladı. okumayı çok sevdiğini fakat hikaye yazamadığını söyleyen İşler, “Görme engellilere karşı toplum tarafından beklentisizlik ya da çok fazla bir beklenti var. Toplum görme engellilerin çok zeki olduğunu düşünüyor. Aslında fazla olan bir zeka yok bizde. Gören insanlar için hafızada görme bölümü var. Görülen her nesneyi doldurarak kullanıyor. Ama bizde hafızada o alanda boşluk var. O alandaki boşluğu biz diğer 4 duyu organlarımızla tamamlıyoruz. Yani görme engelliler gören insanlara göre daha zeki değildir. Var olan hafızayı geliştirmektir bunun adı. Ya da bazen toplum görme engellilerin hiçbir şey yapamayacağını düşünüyor. Çevremde ‘neden tek başına dışarı çıkıyorsun?’ diyen çok fazla insan oldu. Mesela kitap çıkardığımı duyan insanlar şaşırıyor” ifadelerini kullandı.

“İZMİR DİĞER ŞEHİRLERE GÖRE DAHA ERİŞİLEBİLİR”

İşler, İzmirlilerin diğer büyük şehirlere göre engelli vatandaşlara duyarlı davrandıklarını söyleyerek, İzmir’de yaşayan vatandaşların sıcakkanlı insanlar olduğunu söyledi. İşler, “Engelli vatandaşların sürdürdüğü hayatı kolaylaştırmak adına şehir içinde birçok kolaylıklar sağlanıyor. Yürüdüğümüz yollarda düzenlemeler yapıldı. Metro kullanmak isteyen engelliler için kolaylıklar sağlandı. Fakat artık Metro’ya inip çıkarken bize yardımcı olan güvenlik arkadaşlar yok. Bu yüzden biz de tedirgin oluyoruz. Otobüse bindiğimizde duraklara gelmeden önce gelecek durağı anons eden sistemi bazı şoförler kapatıyor. İneceğimiz yeri şoföre söylediğimizde şoför unutabiliyor. Görme engelliler için Metro’da uygulanan sesli sistemin aynısının otobüslere de getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Pek çok alanın görme engelliler açısından sesli sinyalizasyonlarla ışıklandırılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü karşıdan karşıya geçmek istediğimizde arabaların sesini dinlemek zorunda kalıyoruz. Ama yine de İzmir diğer şehirlere göre daha yaşanılabilir ve daha erişilebilir olarak değerlendiriyorum” dedi.

“DEVLET DENETLEMELİ”

Erkek kardeşinin de görme engelinin olduğunu ifade eden İşler, kardeşi ile birlikte yaşadığını söyledi. Engellilerin meslek hayatına değinen İşler, “Her insanın kendine özel bir yeteneği var. Mesela benim kardeşimin iletişim yeteneği gelişmiş durumda. Bazı arkadaşlarım bilgisayar alanında kendini geliştirmiş. Herkesin kendine göre bir becerisi olduğu için her görme engellinin mutlaka bir firma içinde çalışabileceği yer vardır. Yetenekleri olan kişinin yeteneklerini kullanmasına izin verilmediği zamanda o kişinin yetenekleri köreliyor. Dernekler bu sorunu çözmek için yıllardır uğraşıyorlar. Ama şu ana kadar olumlu yönde bir sonuç alamadık. Devletin de mutlaka özel sektörleri aralıklarla engelli çalıştırıp çalıştırmadığını denetlemesi gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.

“GERİ DÖNÜŞLER HEP OLUMLU YÖNDE”

İşler, uzun yıllar boyunca İzmir’de ikamet ettiğinden dolayı İzmir’in hemen hemen her yerini bildiğini söyleyerek, meslek hayatında 9 yılı geride bıraktığını ve yaklaşık 7 yıl boyunca gören çocuklara eğitim verdiğini açıkladı. Gören çocuklara eğitim vermenin güzel bir duygu olduğunu ama daha çok gayret gerektirdiğini söyleyen İşler, “Gören çocuklara eğitim verirken gözle iletişim kurulamadığı için sesinizi ve hareketli halinizi kullanmak zorundasınız. Gören çocuklara eğitim verirken sınıf içinde bulunan masaya oturduğumu hiç hatırlamıyorum. Sürekli sıraların arasında dolaşırdım. Çünkü bir şekilde o çocukların yaramazlık yapmasını engellemem gerekiyordu. Bu yüzden gören çocuklara eğitim verilirken daha fazla efor sarf edilebiliyor. O öğrencilerimle de çok güzel projelere imza attık. Aileleri ile birlikte etkinlikler yaptık. Ailelerden gelen geri dönüşler hep olumlu yönde odu. Bana ‘hoca hanım siz çocuklarımıza örnek teşkil ediyorsunuz’ derlerdi” diye konuştu.

“KENDİ KENDİME YETEBİLDİĞİMİ DÜŞÜNÜYORUM”

Ev yaşantısını da anlatan İşler, evin içinde bulunan eşyaları tamamen kendine göre yerleştirdiğini belirtti. İşler, “Kıyafet dolabımı açtığımda hangi kıyafetimin hangi renkte olduğunu bilirim. Çünkü modelini ona göre alırım. Her kıyafetim farklı renktedir. Yemek pişirirken piştiğini genel olarak kokusundan anlarım. Evin tüm temizliğini kendim yapıyorum. Bu konuda kendi kendime de yetebildiğimi düşünüyorum. Aynı evi gören biri ile paylaşmadığım için çok rahatım diyebilirim. Çünkü gören biri ile yaşamış olsaydım eşyaları kendi göz zevkine göre değiştirebilirdi. Bu durumda benim için sıkıntı olabilirdi. Evin genel temizliği için temizlikçi arkadaşlarım geldiğinde bile kendilerine ‘eşyaları yerleştireceğinizde söyleyin ben yerleştireyim’ diyorum” ifadelerini kullandı.

YALNIZLIK, HÜZÜN VE AŞK

İşler, karamsar ruh halinin sadece şiirlerine yansıdığını aslında mutsuz bir insan olmadığını söyleyerek, “Şiirler aslında benim iç dünyamı yansıtıyor. Her ne kadar çok fazla yaşama sevincim olsa da bir tarafımda hüzünlü bir yan var. Toplumda farklı olduğumuz için bir şekilde yalnız oluyoruz. Bu yüzden şiirlerimin konusu; yalnızlık, hüzün ve aşk. Annemin engelli bir çocuğun annesi olması ile ilgili bir şiirim var. Kadın olmak ile ilgili şiirlerim var” dedi.

“MÜCADELE ETMEKTEN VAZGEÇİLMEMELİ”

Görme engeli olsun ya da olmasın hiçbir insanın mücadele etmekten vazgeçmemesi gerektiğini ifade eden İşler, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Herkes mutlaka hakkını aramak zorunda. Eğer mücadele edilmesi gereken bir konu söz konusu ise mücadele edilmesi gerekiyor. Görme engeli olan insanlarda ‘ben zaten görme engelliyim’ diyerek kendi kendine sığınmasın. Bu düşünce o kişiyi ciddi manada bunalıma iter. Görme engelliği olan kişinin bunu kabul etmesi bana ağır bir yaşam olarak geliyor. Bu yüzden kimse içine dönük bir hayat sürdürmesin. Toplum içinde mutlaka kendine yer açmaya çalışsın. Çünkü kişi kendisi yer açmak için çabalamazsa kimse ‘gel sen burada faydalı ol’ demez. Herkes kendi yerini kendi açmak zorunda. Gören insanlarda insanları engelleri ve kusurları ile değerlendirmesinler. Önyargılı olmaktan vazgeçsinler.”

Emine İşler’in ‘Benim Adım Güz’ adlı kitabından bir şiir

Sen Yusuf’a en güzel demiştin ey Züleyha
Ve gözlerinin gördüğünü aşikar etmiştin cihana.
Eğer gördüklerini tarif etmekse marifet,
Gel de benim sevdiğime gözlerimle bakmaksızın gördüklerimi tarif et.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.