TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Antika ve Antikacılık hakkında bilinmeyenlere dair

İzmir'in tarihi mekanlarından olan Kemeraltı Kızlarağası Hanı’nda, Antikahane adlı dükkanın sahibi, konunun uzmanı Ali Rıza Sanul ile antikaya ait bilinmeyenler hakkında bir röportaj gerçekleştirdik

Haber Giriş Tarihi: 16.03.2015 08:44
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Antika ve Antikacılık hakkında bilinmeyenlere dair

ONURHAN ALPAGUT

Bize Kendinizden biraz bahseder misiniz?

Ben 1956 İzmir doğumluyum. Asıl mesleğim hekimlik, 1979 Ege Üniversitesi Tıp fakültesini bitirdim. 35 yıl hekimlik yaptım gastroentoloji uzmanıyım. Emekliliğe geçiş aşamasında kendime nasıl bir uğraş edinsem de rahat bir emeklilik süreci olsa diye düşünürken, antika işi öteden beri de koleksiyonlar bağlamında merakım olduğu için gündeme geldi. Biraz da üzerine eğilince kendimi bu mesleğin içinde buldum. Son iki yıldır doktorluğu bırakıp antikacılıkla uğraşmaya başladım.

Antikacılık yapmaya nasıl karar verdiniz?

Antikacılık yapmaya karar vermek çok kolay bir şey değil. İşi bilmek lazım çünkü antikanın kendine göre birçok nüansları var. Sahteler, taklitler, çok iyi taklitler var. Eksperlerin bile anlamakta zorlandığı antikalar var. Dolayısı ile işi bilmek, işin önemli bir kısmını oluşturuyor. Diğer taraftan da işin ticari yönü var. Hekimlik ile ticaret pek uyumlu bağlamlar değildi. Tabi benim için zor bir karar süreci oldu. Ancak yıllardan beri evimde kullandığım yüzyılı aşkın geçmişi olan eşyalar nedeni ile antikaya hem bir gönül hem de bir kan bağım var gibi. Yüzyıllık eşyaların tümü bana anneannemden, babaannemden, dedemden miras kalan eşyalar. Bunları korumanın verdiği bir mutluluk, huzur, zevk bunların hepsi antika insanı bağlıyor. Bunlar ile bir taraftan bağ varken diğer taraftan da yıllar içinde oluşan yaklaşık 25 yıllık oluşan bir koleksiyon tutkum var. Bunlar eski İzmir kartpostalları 1800’lü yılların sonlarından başlayıp 1900’lü yılların ilk çeyreğine kadar gelen eski İzmir kartpostalları. Bu da antikanın bir kolu. Ephemera deniyor. Kartpostallar yazılı belgeler. Bunlar da beni antikaya oldukça aşina bir koleksiyoner olarak antikaya bağlayan bir insan haline getirmişti. Dolayısı ile şu anda yaptığım antikacılığın detaylarına çok vakıf olmasam bile gene işin içine kolayca girebildim. Beni işe bağlayan, bu işte kalabilirliğimi sağlayan aslında 30 yıldan beri bu işi yapan, işi çok iyi bilen bahsettiğim sahte ve reprodüksiyonlara karşı beni bir anlamda koruması mümkün olan ortağım Şükrü Soylu. Kendisi babadan el alarak gelen 15 yıldan beri bu işin içerisinde. Ben onun bir anlamda yardımıyla ancak sürdürebilirim. Bunun da bilincindeyim. Ortağım ve ben beraber şu an antikacılık işini yapıyoruz. Antikaya başlamam açıkçası Şükrü Bey’in sayesinde oldu.

Herkes antikacılık yapabilir mi?

Antikacılığı herkesin yapabileceğini söylersem yanlış olur. Bence antikacılığı herkes yapamaz. Antikacılık yapabilmek için ya çekirdekten yetişmek ya da bu işin eğitimini almak lazım. Bu işin eğitimi de bir anlamda arkeoloji, sanat tarihi, güzel sanatları bilmekten geçiyor. Bunlar üniversitelerde bir şekilde ayrı ayrı bilim dalları olarak okutuluyor. Bu bilim dallarını okuyanların da yapması bir anlamda mümkün olan bir meslek antikacılık. Ancak hiç alakası olmayan biri, param var antikacılık yapacağım derse o işte başarılı olma şansı yok. En azından benim yaptığım gibi yardımcı ya da ortak olması gerekir. Ancak o yetkili kişinin desteği ile yapabilir. Bir antikacı dükkanında gördüğünüz ürünlerin birçoğu sokakta görsen evine sokmayacağın şekildeki ürünler. Bunları elde ettikten sonra tadilatı, tamiratı, cilası var. Bunlar ile tek tek uğraşmak gerekiyor. Ve bunları yaparken de bilinçli olmak gerekiyor. Bir kısım üründe orijinalliği hiç bozmadan bakımını yapmak gerekiyor. Yani öyle her isteyenin yapabileceği türden bir meslek değil antikacılık.

Antika eşya ile eski eşya kavramı sürekli karıştırılmakta bu kavramı bize açıklayabilir misiniz?

Bir şeye antika diyebilmek için bir tarih zamanı süzgeci içinden geçmiş olması hem de en azından belli bir sanatsal özelliği olması gerekir. 300 yıllık alakasız bir demir çubuk toprağın altından çıkıp geldiğini var sayarsak pek antika olacağını söyleyemeyiz ancak üzerinde bir yazı, figür, desen varsa o zaman anlamlı olabilir. Bir eşyaya antika diyebilmek için üzerinde bir iş, emek sanatsal bir özellik olması gerekir. Zaman açısından da en az yüzyıllık olması lazım.

Bir eşyayı antika kılan, onun değerini belirleyen unsurlar nelerdir?

Antikayı antika yapan özelliği üzerinden yılların geçmiş olması, işçiliği. Eğer üzerinde yapan kişinin bir imzası varsa çok daha değerli olmasını sağlar. Tarihi, hikayesi olması antikanın değerini belirleyen en önemli unsurlardır.

Ne tür antikalar satıyorsunuz?

Sattığımız birçok ürün kategorisi var: Kütahya porselenleri, mobilyalar,opalin eşyalar, cam eşyalar,müzik aletleri, gramofonlar, etnografik malzemeler, geleneksel sanat ürünleri, el işleri ve birçok malzeme elimizde mevcut, satıyoruz.

Koleksiyonunuz var mı? Bize bahseder misiniz?

Kartpostal koleksiyonum var. Kartpostallarım içinde 200 adet eski İstanbul kartpostalım var. Kartpostallarda kendi içlerinde kategorilere ayrılıyor. Fransız kartpostalları, kadın kartpostalları, 1450 adet İzmir kartpostalım mevcut. İzmir kartpostalları, içinde 1800’lü yılların sonundan 1950’li yılların ilk çeyreğine kadar olan tarihi dönemi kapsıyor. İzmir kartpostalları benim için ayrı bir önem taşıyor. İzmir kartpostallarımı benim için ayrı bir önemi olduğu için ömrüm yettiği sürece satmayı düşünmüyorum. Esas olarak İzmir kartpostallarını biriktiriyorum diğer kartpostalları ise karşılaştığım sürelerde edindim.

Kartpostal koleksiyonunuza nasıl başladınız?

Bana dedemden kalan bir 15 kadar özel kartpostal vardı. Bu kartpostallar birtakım insanların kendi aralarında kurdukları bir ağ, değişik ülkelerden insanların 1900'lü yıllara ait kartpostallardı. Bu kartpostallar herhangi bir yazı yazmadan kişilerin kendi bulundukları şehrin, pulunu yapıştırıp damgasını bastığı gönderdiği kartpostallardı. Bu kartpostallar üzerinde 3-4 değişik ülkenin pullarının bulunduğu değişik ülkeleri dolaşmış kartpostallardı. Bu kartpostallar pul ve damgadan ibaret bir şehrin değişik örneği, o şehrin görüntüsünü taşıyan basit kartpostallardı. Şimdiki o zaman değişik dijital makineler yoktu. İzmir’de yaşayan bir insan kendi şehrini yaşadığı ülkenin kartpostalı ile tanıtırdı. Pullar damgaların hikayesi benim de ilgimi çekti. Ben de biriktirmeye başladım bu şekilde kartpostallarla ilgili değişik bir mazim var. 15 adet kartpostalla başladım şimdi ise 1000'i geçkin değişik kategorilerde kartpostala sahibim. Bu bir hastalık haline geldi bende sürekli gördükçe alıyorum artık.

Koleksiyonerlik yapabilmek için zengin olmak gerekiyor mu?

Bu koleksiyonunuzu yapmak istediğiniz materyale göre değişir. Maddi gücünüz neye yetiyorsa ona göre koleksiyon yapabilirsiniz. Bugün sigara kutusu koleksiyonu yapan insanlar dahi mevcut. Koleksiyon kendi tutkunuza, merakınıza, eğitim, kültür düzeyine göre bir durumdur. Tabi ki bazı koleksiyonlarda paranın önemi de çok büyük. Ama koleksiyonda para her şey demek değildir. Herkes koleksiyoner olabilir.

Yeni koleksiyonerlere tavsiyeniz var mı?

Koleksiyon pek tavsiye ile olacak bir durum değil. Ancak çok basit, kolay ulaşılabilir materyallerin koleksiyonunu yapmak da çöp toplamak gibi bir durum olabilir. İnsanın biraz seçici olması lazım. Bütçeye göre uygun birtakım materyallerin koleksiyonunu yapmaya dikkat etmek onları toplamak gerekir. İlla da koleksiyon yapacağım diyerek evi çöplük haline getirmenin de bir anlamı yok.

Dünyada sizin de takip ettiğiniz antika üzerine mecralar var mı?

A'dan Z'ye antika diye bir ansiklopedik kitap aldım. Oradan kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Güncel müzayede kataloglarını takip ederek gerek Türkiye'deki gerekse Uluslararası müzayedeleri takip ederek kendimi güncel tutmaya çalışıyorum.

Ürünlerin elinize geçiş süreci nasıl gerçekleşiyor?

Ortağım olan Şükrü Soylu her ay o ayın ilk pazar günü Ankara'da antika pazarı oluyor oraya gider. Antika pazarına Türkiye'nin her yerinden ürünler geliyor. Oradan ürünleri görüp alma şeklinde gerçekleşiyor. Aynı zamanda antika dükkanlarına ayakçı dediğimiz Türkiye'nin değişik yerlerinden gelen kişiler oluyor. Ayakçı denilen bu kişiler elinde bir poşet bize değişik köylerden topladığı ürünleri sunuyor bizde işimize yarayabilecek olanları alıyoruz. Bunun yanı sıra evlere gidip görerek mal sahibi insanlarla anlaşarak da ürünleri temin ediyoruz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.