TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Sponsora ihtiyacımız var

Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Dekan Yardımcısı Profesör Doktor Varol Keskin özel okullarda kurulan teleskopların üniversite teleskoplarından daha büyük olmasının yanı sıra teknolojilerinin de çok daha gelişmiş olduğunu belirterek, astronomi incelemelerinin gerçekleştirilmesini sağlayacak kaynağı bulmakta sıkıntı çektiklerini ifade etti. Kaynak arayışlarında özel sektörden de yardım istediklerini söyleyen Keskin, kurulabilecek teleskoba desteği sağlayan firma ya da kişinin adının verilerek firma için de en iyi reklamın yapılabileceğini belirtti

Haber Giriş Tarihi: 29.04.2015 07:46
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
Sponsora ihtiyacımız var

NİLGÜN TAZE 

Bize kendinizden ve yaptığınız araştırmalardan bahseder misiniz?

Çocukluğumdan beri, birçok kişide olduğu gibi gökyüzüne meraklıydım ancak lise çağlarında, gelecekte hangi mesleği yapabileceğimi düşünürken, toplumda yaygın yaklaşımların etkisiyle, özellikle maddi olarak tatmin edecek bir meslek seçme eğilimindeydim. Aslında gökbilim benim için idealdi ancak benim için geleceği belirsiz bir meslekti o günlerde. Üniversite sınavında çok iyi bir puan aldığım halde ön kayıt yaptırmam gerekti. O aşamada astronomiyi düşünmeden seçtim. Öğrenim yaşamımda ve mesleki yaşamımda birçok engelle karşılaşmama karşın, bugün bulunduğum konumdan çok memnunum. Özellikle hiç kaybetmediğim amatör gökbilimci yaklaşımım sayesinde, bugün öğrencilerime de bunu aşılıyor, onların da bu mesleği amatörce sevmelerini sağlamaya çalışıyorum. Bana göre bunu yapmak, profesyonel bir gökbilimci olmanın en önemli adımıdır. Gökbilim evrenle ilgilendiğinden, sayılamayacak kadar farklı çalışma konusunu önünüze getirebiliyor. Bunların kimi kuramsal çalışmalar iken birçoğu da gözleme dayalı. Ben gözlemsel çalışan bir gökbilimciyim ve bunu yapmak için olanaklar sizi sınırlar. Ülkemizde ne yazık ki bu konudaki yatırımlar çok az. O nedenle, elimizde ne varsa onunla yapabileceğimizin en iyisini yapmamız gerekiyor. Ben uzun yıllar küçük teleskoplarla yapılabilecek çalışmalara yöneldim ve özellikle çift yıldızlar üzerine çalıştım. Halen de bu konudaki çalışmalarımı sürdürüyorum. Son yıllarda yaptığım çalışmalar, dünyadaki eğilimlere de uygun olarak biraz değişti. Şu sıralar TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi olanaklarıyla ve Japon ve Rus araştırmacı ortaklarımızla ötegezegen çalışmalarını sürdürüyoruz. Ben de yetiştirmekte olduğum küçük bir gurup öğrenciyle, alan taraması dediğimiz bir çalışmanın verileri üzerine çalışıyoruz. Alan taraması, TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’nde 10 yıldan fazla bir süre çalışıp gökyüzünde çeşitli alanların gözlemlerini elde etmiş olan RotseIId adlı Robotik Teleskobun verileri üzerine yapılan bir çalışmadır. Bu teleskop, ABD ile yapılan anlaşma sonucu Türkiye’ye kurulan bir teleskop. Alan taramasında, örneğin belirli bir alanın uzun süre gözlemleriyle, o doğrultuda görülen binlerce yıldızın zaman karşı parlaklık değişimleri elde ediliyor. Gökyüzünde çok sayıda ve türde değişen yıldız var. Bu çalışma sayesinde binlerce yeni yıldız keşfetmek ve onların özelliklerini belirlemek mümkün olabilmektedir. Benim son zamanlarda üzerinde çalıştığım bu konuda, bulduğum bir kaç yüz tane yeni yıldız bulunmaktadır ve bu sayı daha da artacaktır.

Bir insanın iyi bir gökbilimci olması için neler yapması gerekir?

Aslında bu soruyu yanıtlamak kolay değil. Bugünün koşullarında iyi bir gökbilimci olmak için yurtdışı ile bağlantılı çalışmalar çok önemli. Çünkü Dünya olanakları ve konusunda iyi gökbilimcilerle bir araya gelme, birlikte çalışma şanslarını bulabiliyorsunuz. Bunun için de lisansüstü eğitim için, özellikle doktora aşamasında yurtdışı bursları kazanmak için çalışmak gerekir. Ben öğrencilerime her zaman iki şey tavsiye ediyorum. Birincisi budur. Diğeri de İngilizcelerini geliştirmeleri. Çünkü bugün Dünya’da, pek çok alanda olduğu gibi, kabul edilmiş uluslararası dil İngilizcedir. İngilizceyi iyi bilirseniz, her şey çok daha kolay olur. Literatürü çok kolaylıkla takip edebilir, hangi ülkeden olursa olsun, meslekdaşlarınızla iletişimde sorun yaşamazsınız. Bu da mesleki açıdan bütün kapıları açar. Geçen yıl bölümümüzden iki araştırma görevlisi yurtdışına gitti, yeni döndüler. Hem yabancı dil hem de çalışma açısından çok daha yetkin duruma gelmiş olarak çalışıyorlar şu anda. Geçen yıl ayrıca bir doktora öğrencim TÜBİTAK bursuyla ABD’ye gitti. Şu anda Türkiye’de yapamayacağı gözlem ve çalışmaları sürdürüyor. Muhtemelen çalıştığı konuda tek uzman olarak yurda dönecek ve çok yararlı işler yapacak. Bilgilerini de yeni genç öğrencilere aktaracak. Bu yıl da bir araştırma görevlisi daha yurtdışına bir yıl süreyle gitti. İşte böylelikle bu genç arkadaşlar, yurtdışı olanakları görüp kullanarak, tanıyarak mesleklerinde çok daha yetkin oluyorlar. Dünyada neler üzerine çalışmalar yapıldığını görüp, uluslararası çalışmalarda yer alıyorlar. Bunlar iyi bir gökbilimci olmak için çok önemli şeyler.

Kara delikler nedir? İlgi alanlarınızın içinde yer alıyor mu?

Karadelik, aslında büyük kütleli yıldızların ölümleri sonucu geriye kalan yıldız kalıntısıdır. Büyük kütleli yıldızlar ölümleri sırasında, muazzam bir patlamayla kütlelerinin oldukça önemli bir bölümünü uzaya atarlar. Çekirdek kısmı ise bunun aksine çöker. Bu çökmeyi durduracak, dengeleyecek herhangi bir kuvvet bulunmadığında çökme sürer ve sonuçta çok büyük bir kütle çok küçük bir hacme sıkışır. Büyük bir yıldızın kütle, çekim ve manyetik alan gibi tüm özellikleri bu kadar küçük bir hacme sıkıştığında çok büyük bir çekim alanı oluşur. Bu çekim o kadar güçlüdür ki, ışık bile ondan kaçamaz. Bu yüzden bu cisimlere karadelik denmektedir. Işık bile kaçamadığı için, karadelikler görülemezler. Ancak etraflarında bulunabilen, örneğin yoldaş bir yıldıza yaptıkları etki ile ya da uzayı büktükleri için, önünden geçtikleri yıldız ya da gökada gibi cisimlerin ışıklarını bükmeleri sonucu belirlenebilirler. Doğaldır ki karadelikleri burada ayrıntılı olarak anlatmak mümkün değildir. Bir karadelik oluştuğunda muazzam çekimiyle etrafındaki her şeyi kendine çekerek büyümeyi sürdürür. Diğer yıldızları, hatta daha küçük karadelikleri bile kendine çekip yutabilir. Milyonlarca güneş kütlesine eşdeğer kütlede karadelikler vardır. Bunlar, genellikle gökadaların merkezlerinde yer almaktadırlar. Bizim Samanyolu gökadamızın da merkezinde böyle büyük kütleli bir karadelik keşfedilmiştir.

Astronomiye merakı olan insanlar genelde kara deliklerle yakından ilgileniyor. Bunun arkasındaki neden, kara deliklerin sırrının hala çözülememiş olması olabilir mi?

İnsan meraklı bir canlıdır. Bilinmeyene merakı, bilinenlerin ayrıntısını bilme merakından daha baskındır. Karadeliklerle ilgili bilimsel ya da popüler anlamda yazılanlar, normal yaşamda karşımıza çıkmayacak bazı özelliklerin anlatıldığı, örneğin bir çay kaşığı karadelik maddesinin tonlarca ağırlıkta olması, karadeliğe gitmeye çalışacakların zamanı farklı yaşayacağı gibi kavramlar gerçekten çok ilgi çekicidir. İnsanlar bunların nasıl olduğunu anlamak istemekte, bunlarla ilgili kavramları öğrendikçe de daha da ayrıntısını merak edip anlamaya çalışmaktadır. Sıradan, bildiğimiz olaylara göre çok daha gerçek dışı görünen ama gerçek olan bu olaylar, doğal olarak insanın merakını çekmektedir. Bilimde çözülememiş birçok konu halen önümüzde çözümü beklemektedir. Karadelikler de bu konulardan biridir. Çözülemeyen konular, çözülme çabası göstermeye daha değer olduğu için daha fazla ilgi çekmektedir. Karadeliklere olan ilgi de bu yüzden biraz daha fazla olmakta.

Hangi gözlemevlerini kullanıyorsunuz? Diğer gökbilimci ve ilgili kurumlarla işbirliği yapıyor musunuz?

Başta da biraz söz etmiştim. Japon ve Rus araştırmacılarla ortak çalışmalarımız var. Meslek yaşamım boyunca yurtdışındaki gözlemevlerinde gözlem yapma şansım olmadı ancak ortak gözlemler yaptık. Yurt içinde kısıtlı sayıda gözlemevi bulunmaktadır. Bunların en önemlisi TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’dir. Buradaki üç ayrı teleskopla çalışmalar yaptım. Bizzat teleskopları kullanarak gözlemler elde ettim. Bunun dışında, yüksek lisans eğitimimi Ankara Üniversitesi’nde yaptığım için oradaki gözlemevinde de gözlemler yaptım, çalışmalarda bulundum. Malatya, İnönü Üniversitesi Gözlemevi ile de ortak çalışmalarımız var ve bir kaç kez gözlem için Malatya’da da bulundum. Önümüzdeki dönem, İnönü Üniversitesi Gözlemevi ile ortak bir proje vermek üzerine çalışmaktayız. Zaman zaman uluslararası gözlem kampanyaları yapılıyor. Eğer kullandığımız teleskop ve aletler yeterliyse, biz de bu

çalışmalarda yer alıp ortak gözlemler yapıyoruz. Benim dışımda da bölümümüzde farklı ülkelerden gökbilimcilerle ortak çalışma yürüten meslekdaşlarım var.

Işık kirliliği hakkında ne düşünüyorsunuz? Yer teleskoplarının ışık kirliliği ve diğer etkenlerden dolayı gözlem yeteneklerini kaybetmekte olduğu söyleniyor…

Çok önemli bir konuya değindiniz. Bu konuda yıllardır çok çabalamamıza rağmen, karar verici kişileri yeterince etkileyemedik. Işık kirliliği, gökyüzünün yanlış armatür kullanılarak aydınlatılması, bu nedenle de gökbilim gözlemlerinin olumsuz etkilenmesi olarak tanımlanabilir. Işık kirliliği, aslında aydınlatmayı ortadan kaldırmak değil, doğru aydınlatmayı yapmakla engellenebilecek bir sorundur. Yerleşim yerlerinde bu konuda en büyük sorun sokak ve alan aydınlatmalarıdır. Aydınlatma armatürlerinin yaydığı ışığı, yalnızca aydınlatılmak istenen bölgeye yönlendireceği tasarımlar en iyi tasarımlardır. Başka bir deyişle, böyle armatürler kullanarak yanlış armatürlerden çok daha az enerji harcayarak daha iyi aydınlatma yapılma olanağı vardır. Yani, yalnızca gereksiz biçimde, üretilen ışığın gökyüzüne kaçması yerine, bu kaçan ışığı tasarımlarla aydınlatılmak istenen bölgeye yönlendirmek, hem enerji tasarrufu sağlayacak hem de gökyüzünün aydınlatılması azaltılarak gözlemlerin daha az etkilenmesi sağlanacaktır. Dünya’da bir anlamda korunan karanlık bölgeler tanımlanmıştır. Bu bölgeler gözlemevlerinin bulunduğu ya da gözlemevi kurulmaya elverişli bölgelerdir ve bu bölgelerde aydınlatma minimum tutulmak zorundadır. Çok uğraşılmasına karşın, ülkemizde böyle bölgeler tanımlanması konusunda yönetimler gerekli adımları atmaya ikna edilememişlerdir.

Türkiye’nin astronomiye bakışı nasıl? Özellikle gördüğünüz eksiklikler nelerdir?

Bu mesleği yapanlar, doğal olarak bu konuda gelişme olmasını, yatırımlar yapılmasını beklemektedir. Son yıllarda uzaya ilgi artmakta, özellikle Türkiye’nin kendi uydularını yapması için yatırımlar yapılmaktadır. Kanımca ne yazık ki bu işler de koordinasyonsuz yapılmakta, Astronomi ve Uzay Bilimleri konusunda uzman olanların haberi bile olmadan bazı kararlar verilerek yatırımlar planlanmaktadır. Uzay Bilimleri biraz mühendislik gerektiren bir alandır ve bu konuda mühendislerle birlikte çalışılması gerekir. Buna bağlı olarak, son yıllarda mühendislik konularını da içeren Uzay Bilimleri Bölümleri açılmaya başlamıştır.

Toplumumuzda gökbilime bakış iki yönlüdür. Birçok kişi gökbilim konularını merak etmekte, bunları öğrenmek istemekte, hatta teleskoplarla gök cisimlerine bakmak, gözlem yapmak istemektedir. Toplumda bir başka daha küçük bir kesim de, gökbilimin gereksiz yatırım olduğunu düşünmekte, bu konuda çalışanlara harcanan maddi kaynağın israf olduğunu düşünmektedir. Bugün Dünya’ya baktığımızda, Dünya’da hem bu konuda çok büyük yatırımlar yapılmakta, hem de Dünya toplumları bu konuya çok ilgi göstermektedir. Kişisel olanakların oldukça yeterli olduğu toplumlarda bu konuya bakış o kadar olumludur ki, bugün bizim profesyonel olanaklarımızı aşan olanaklara sahip amatör gökbilimcilerin sayısı oldukça fazladır ve kuyrukluyıldızlar ve Güneş Sisteminin küçük cisimleri gibi birçok konuda buluşlara amatör olarak imza atabilmektedirler. Ülkemizin de bu aşamalara yakın zamanda olmasa bile, gelinebileceğini umuyorum.

Astronomiye yeterli bütçe ayırılıyor mu?

 

Ne yazık ki ayrılmıyor. En son yapılan büyük yatırım, TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’nin kurulması içindi. Bundan başka Erzurum Atatürk Üniversitesi bünyesinde kurulma çalışmaları sürdürülen Doğu Anadolu Gözlemevi (DAG ) için de oldukça büyük bir bütçe ayrılmıştır. Kanımca bu tür yatırımlar daha da arttırılmalıdır, ancak bu çalışmaların yeterli düzeyde yürütülebileceği ile ilgili yetkinliklere de bakılması gereklidir. Bizim gözlemevimiz uzun yıllar Türkiye’nin en büyük teleskobuna sahip olmakla övünmüştür. Bugüne gelindiğinde ise durum hiç iç açıcı değildir. Birçok özel okulda kurulan eğitim amaçlı gözlemevinde kurulan teleskoplar, bugün bizim kullandığımız teleskoplardan daha büyük ve teknolojileri de çok daha gelişmiş teleskoplardır. Ne yazık ki bu konuda kaynak bulunamamakta, ayrılmamaktadır. Bu konuda özel sektörden de yardım istedik. Kurulabilecek bir teleskoba, desteği sağlayan firma ya da kişinin adını verebileceğimizi de belirttik. Ancak bugüne kadar böyle bir desteği bulabilmiş değiliz. Kısaca söylemek gerekirse, bütçeler gerekenin çok altında kalmaktadır.

Türkiye’de ve İzmir’de bulunan rasathaneler hakkında bilgi verebilir misiniz?

Türkiye’de başta Antalya’daki TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi olmak üzere, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’ne bağlı bir gözlemevi, Ege Üniversitesi Gözlemevi, Ankara Üniversitesi Gözlemevi ve İnönü Üniversitesi Gözlemevi bulunmaktadır. Bunların dışında Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü bulunmayan ancak Fizik Bölümüne bağlı kurulmuş bazı gözlemevleri de bulunmaktadır. TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’nde Ruslarla ortak kurulmuş RTT150 adlı 1.5 m çaplı bir teleskop, 1 m. ve 60 cm çaplı iki ayrı teleskop ve 45 cm çaplı Amerikalılarla ortak kurulan bir Robotik Teleskop bulunmaktadır. Çanakkale’de 1.22 m çaplı teleskobun yanında bir kaç tane 35 ile 40 cm çaplarında teleskoplar çalışmaktadır. Yine aynı gözlemevinde İstanbul Üniversitesi’nin ortak iki teleskobu çalışmaktadır. Ege Üniversitesi Gözlemevi’nde iki adet 35 cm ve bir adet 40 cm çapında teleskop kullanılmaktadır. Ankara Üniversitesi Gözlemevi’nde de durum benzerdir. İnönü Üniversitesi Gözlemevi’nde 35 cm. lik bir teleskop bulunmaktadır. Çukurova Üniversitesi’nde ve Adıyaman Üniversitesi’nde kurulan gözlemevlerinde, birbirine eş sayılabilecek 50 cm çaplı birer teleskop bulunmakta.

Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde de 50 cm.’lik bir teleskop vardır. Bunların hemen hemen hepsinde özellikle örten çift yıldızlar, yıldız kümeleri, aktif gök cisimleri gözlenmektedir. TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’ndeki en büyük teleskopta ayrıca tayfsal çalışmalar da yapılabilmektedir.

 

Şili’deki dünyanın en büyük kara astronomi projesi (ALMA) teleskopları hakkında bilgi verir misiniz?

ALMA, Şili’de 5000 m.’de bulunan Avrupa’nın Güney Gözlemevi’nde kurulmuştur. Toplam 66 adet yüksek duyarlılıklı ve birlikte çalışan antenden oluşmaktadır. Çok yüksek duyarlılıklı olması nedeniyle çok önemli bulgulara imza atacağı öngörülmektedir. Başlangıç olarak antenler kuruldukça kullanıma açılmış ve sonuçta toplam 66 anten birlikte kullanılmaktadır.

12 m ve 7 m çapındaki çanaklardan oluşmaktadır. Yıldız oluşumu ve ötegezegen gözlemlerinde kullanılacaktır. 2011 sonuna doğru gözlemlere başlanmıştır. 2013 yılından beri tam kapasite olarak kullanılmaktadır. Antenler raylar üzerinde hareket edebildiği için, farklı

gözlemlerde bu özellik kullanılarak çözünürlük arttırılmaktadır. Bu, bir teleskobun ayna çapını gözlem sırasında arttırıp azaltmaya benzer bir durumdur.

İlk çalışmalarda ALMA, ilk gözlem olarak çarpışan gökadaları gözlemiş, görsel gözlemlerle görülemeyen, birçok yeni oluşan yıldız ve çok miktarda gaz ve tozun varlığını keşfetmiştir. Ağustos 2014’te yapılan kuyrukluyıldız gözlemleriyle, bazı kuyrukluyıldızlardaki organik moleküller bulunmuş ve bunların kuyrukluyıldızlardaki dağılımıyla ilgili bulgular elde edilmiştir. Gezegen oluşumu ile ilgili gözlemler yapılmış oldukça genç sistemler belirlenmiştir.

ALMA uluslararası bir projedir ve bugüne dek en büyük bütçe ayrılan teleskop projesidir. Radyo dalgalarını gözleyerek işlem yapmaktadır. Bu nedenle gündüz ya da gece gözlem yapabilmektedir. Gelecekte birçok gökbilim konusunda çok duyarlı gözlemler elde edilebileceği ve yeni bulgular elde edilebileceği düşünülmektedir. Ülkemizde gökbilim üzerine çalışanların çoğu yetkin kişilerdir. Bilimsel gelişmede, bilimin her dalına yatırım yapılmalı, maddi getirisine bakılmaksızın tüm bilim alanlarına eşit bakılmalıdır. Gelişme, ancak böyle sağlanabilir. Son yıllarda özellikle maddi olarak gelir sağlayan çalışmalar daha çok destek bulmaktadır. Bu da gökbilim gibi doğrudan maddi kaynak oluşturamayan, ancak bulgularıyla diğer dallara yeni bilgiler sağlayan dalların gelişmesini zayıflatmaktadır. Bu konularda daha fazla yatırım yapılması, ülkemizin dünyada yapılan çalışmalarda geride kalmamasına yardımcı olacak, dünya biliminde hak edilen yerde bulunmamızı sağlayacaktır. 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.