Avukatlar hak arayışında!

TANER UYANIKER

Berkin Elvan davasının savcısı Selim Kiraz’ın şehit edilmesi olayından sonra avukatların üstü aranmaya başlanmıştı. Bu uygulamaya yönelik tepkilerini her yerde dile getirmeye çalışan avukatlar, son olarak Bayraklı adliyesi önünde basın açıklaması gerçekleştirdiler. Özgürlükçü Hukukçular ve Çağdaş Hukukçular Dernekleri adına basın açıklamasını gerçekleştiren Fırat Sandalcı, “Geçtiğimiz bu son haftada, ‘yargının asli ve kurucu unsurunun’ nasıl da bir 'üvey evlat' olarak görüldüğü ve karşı karşıya kalınan her olumsuzlukta hedef haline getirildiğine bir kez daha tanık olduk” dedi.

“YAPILANLARI UNUTMAYACAĞIZ”

05 Nisan’ın Avukatlar Günü olması sebebi ile kutlamaların yapıldığı, yapılacağı haftanın ilk günü olduğunu söyleyen Sandalcı, “Bu kutlamalar kapsamında baloların, yemeklerin, ziyafetlerin, plaketlerin verildiği, verileceği bir haftanın... Avukatlığın ne denli yüce bir meslek, yargının kurucu ve asli unsurlarından birisi olduğunun vs. sözler bolca söylendiği, söyleneceği bir haftanın ilk günü. Avukat kimliğine sahip bireyler olarak bizler de bu haftayı hakkınca kutlamayı, bu mesleğin onurunu bir kez daha tatmayı içtenlikle dileyebilirdik. Eğer yıllardır siyasi iktidarların, hükümetlerin, mahkemelerin, hakim ve de savcıların avukatlık mesleğine ve savunmaya karşı yapmış ve yapmakta olduğu müdahaleleri unutacak olsaydık. Lâkin bizler unutmayız. Toplumla mücadelede hukukun aktif bir araç olarak kullanıldığı günden beri, yani yüzlerce yıldan beri avukatlığın ve savunmanın karşı karşıya bırakıldığı ötekileştirici durumun tanığıyız. Hiçbirini unutmadık, hiçbirini unutmayız. Bizler avukatlar olarak yıllarca sokak ortasında öldürüldük, dayak yedik, adliyelerden dövülerek atıldık, mahkeme salonlarında ayakta bekletildik. Hiçbir gün bir öncekinden daha onurlu olmadı bizler için. Her geçen gün daha fazla aşağılanmaya, sindirilmeye maruz kaldık. İktidarın ve devleti temsil edenlerin tek bir işaretiyle saldırıya geçildiği, avukatların darp edildiği, yaralandığı, yerlerde sürüklendiği, gözaltına alındığı, üstlerinin ve çantalarının arama dayatılmasına maruz bırakıldığı bir haftayı geride bıraktık. Hiçbirini unutmaz ve unutturmayız” diye konuştu.

“ÜVEY EVLAT OLARAK GÖRÜLDÜK”

Geçtiğimiz bu son haftada, ‘Yargının asli ve kurucu unsurunun’  bir 'Üvey evlat' olarak görüldüğünü ve karşı karşıya kalınan her olumsuzlukta hedef haline getirildiklerine bir kez daha tanık olduklarını söyleyen Sandalcı konuşmasını şöyle sürdürdü: “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ‘cübbeliler bal gibi aranır’sözünün ardından, adliye girişlerinde avukatların üstleri ve eşyaları aranmak istendi ve bu gayrimeşru uygulamaya direnen meslektaşlarımız dövüldü, gözaltına alındı, adliyeden atıldı. Unutmayız. Ve tüm bunlar yaşanırken gıkını bile çıkarmayan 'yargının diğer unsurlarını’ da unutmayız elbette. Kimse bizim günümüzü kutlamasın. Bizden ve savunmasını üstlendiklerimizden başka... Bizler siyaset çarkına dolanmış bu yargının kurucu ve asli unsuru olmak filan istemiyoruz. Biz bu mecranın değil, halkın içinde ve ezilenlerin arasında duruyoruz. Ve kimse çıkartamaz bizi buralardan. Avukatların üzerlerinin ve eşyalarının aranmaması şansa verilmiş bir imtiyaz değil, müvekkillerinin/ halkın savunma hakkının teminatıdır ve bu durum yasayla korunmaktadır. Arama dayatması karşısında, bu zamana değin mesleğin onurunu koruyan, mesleğe dönük hiçbir saldırıda boyun eğmeyen, direnen, bizzat devletin şiddetine ve haksızlıklara karşı çıkan avukatların direnişi, mesleğe dönük bu saldırıyı püskürtebilmiştir. Ve bundan sonra da püskürtecektir.”

KİMSE BİZLERİ ADLİYELERDEN ATAMAZ!

Devletin ve iktidar sahiplerinin saldırılarının bunlarla bitmeyeceğini söyleyen Sandalcı, “Her yeni gün başka bir saldırı biçimine hazırlı olmamız gerektiğinin bizler farkındayız. Siyasi iktidar daha iki gün önce aylar öncesinden kavga dövüş kabul ettirilmeye çalışılan ve ‘İç güvenlik paketi ‘ olarak adlandırılan sıkıyönetim yasasının da yürürlüğe girmesini sağlamıştır. Güvenlik gerekçe gösterilerek sokaklar, meydanlar, hapishaneye dönüştürülmek istenmektedir. Adliye girişlerindeki saldırılar da, bu anlayışın somut halidir. Ve amaç güvenlik gerekçe gösterilerek yurttaşları korku paranoyasına sokup haklarını kullanmaktan vazgeçirmektir. Mesele güvenlik meselesi değil, korku salmaktır. Devlet, katliamlar geleneği ile devamlılık göstermektedir. Maraş'ta, Sivas'ta, Gazi'de, Lice'de, Roboski’de, Gezi'de ve tüm ülkenin sokaklarında, cezaevlerinde... Tüm bu katliamların karşısında, ezilenlerin yanında yer alan avukatlar olmuştur ve her zaman olacaktır. Avukatlar adalet arayışlarını her yerde sürdürmeye çalışmışlardır ve çalışacaklardır. Avukatları adliyelerden atmaya uğraşan devlet ve iktidar sahipleri bilmelidir ki adliyeler ne havalimanı ne alışveriş mağazası ne cezaevi ne de kışladır. Buralar bizim mesleğimizi icra ettiğimiz ve adalet arayışı için bulunduğumuz işyerlerimizdir. Kimse bizleri adliyelerden atamaz! Tüm bu yaşananlar karşısında avukatlara, cumhuriyet savcılarına ve yargıçlara düşen, korku paranoyasına düşmeden, asıl sorunu tespit ederek örgütlü ve onurlu bir duruş sergilemektir. İzmir’deki avukat örgütleri olarak bizler, avukatlara ve avukatlık mesleğine karşı oluşturulan saldırılara karşı direnişimizi devam ettireceğiz. Boyun eğmedik eğmeyeceğiz. Kürtlerin, devrimcilerin, demokratların, işçilerin, emekçilerin, kadınların ve tüm ezilenlerin yanında olmaya devam edeceğiz” dedi.