TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

İzmir’de silikon vadileri kurulmalı

DSP Genel Başkanı Masum Türker, İzmir’de yüksek teknolojiye dayalı yüksek katma değeri olan üretime geçme şansı olduğunu, İzmirlilerin demografik yapısına uygun olarak silikon vadilerinin kurulması ve tekno-kentlerin revaçta olmasının gerekliliğini anlattı

Haber Giriş Tarihi: 19.05.2015 07:46
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak: Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
İzmir’de silikon vadileri kurulmalı

 ANIL YIKGEÇ

Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Masum Türker, seçim arifesinde gazetemize İzmir, ekonomi ve seçimler hakkında açıklamalarda bulundu.

Ülkenin şu anda ekonomik krizde olduğunu, halkın borcu borçla kapattığına vurgu yapan DSP Genel Başkanı Masum Türker, halkta ciddi patlamalar olduğunu, ‘Gezi Olayları’nın da bunun bir belirtisi olduğunu ifade etti. Halkın kredi kartı borcunun son 12-13 yıldır 55 misline çıktığını belirten Türker, “Şu anda krizdeyiz. Millet borçlanıyor. Türkiye’de ben ayrıldığım zaman halkın kredi kartı borcu 6 milyar 720 milyondu. Tüketici, konut kredisi… Şimdi bu borcun toplamı 372 milyar. Yani yaklaşık 55-56 misli. Ayrıldığım sene bir kişi kazandığı 100 TL’nin 3 lira72 kuruşu ile borç öderdi. Şimdi taksitlerini ödemek için bir kişi 100 TL’nin 55 TL ile borçlarını ödemesi lazım. Ancak o zaman taksitleri sarkmaz. Sonra yaşamak için tekrar para kazanması lazım. Tekrar borç alıyor. Yani borcu, borçla öder hale gelmiş. Böylesi bir ekonomide yaşıyoruz. Ciddi patlamalar var. Aslında Gezi Olayları iki şeye karşıydı; biri ekonomik sıkıntıya, ekonomik krize; diğeri de demokrasinin özgürlüklerin baskı altına alınmasına. Ama o Gezi Olayları siyasi örgütlenme olmadığı için başarıya ulaşmadı. Bir eylemin başarıya ulaşması için siyasi örgütlenme olması gerekir. Türkiye’nin DSP’ye ihtiyacı var diyorum. Çünkü bir gün böyle başkaldırıların, isteklerin organizasyonu için hazır, deneyimli, halkın kurduğu ve halk tarafından yönetilen bir parti olduğu için” dedi.

PARA BEŞ ADIM SONRA GERİ DÖNER

57. hükümet sırasında Ekonomik Bakanlığı yapan Masum Türker kaynak tartışması hakkında şu örneği verdi: “Ben kendi dönemimde bütün çiftçilerin alacaklarını ödedim. Onlara doğrudan gelir ödemesi yapıyorduk ve iki yıldır ertelenmişti. Kemal Derviş hükümeti tarafından ödenmiyordu. Artı bütün memurlara ve emeklilere o zamanki parayla 100 milyon maaş artışı yaptık ki o zaman yüzde 25’e tekabül ediyordu. Herkes kıyameti kopardı ‘Hazineyi dağıtıyor’ diye. ‘Hayır’ dedim. ‘Bu para geri gelecek.’ Aynı parayı birilerine faiz olarak verseniz bu paranın yüzde 1’ini yer, yüzde 99’unu bankaya yatırır. Hakikaten de o para geri gelmez. O parayı siz milyonlara dağıttığınız zaman geri gelir. Mesela size versek 2 bin TL’yi bankaya yatırmayacaksınız. Çünkü ihtiyacınız var hemen ihtiyacınızı karşılayacaksınız. Siz alır almaz yüzde 18 vergi ödüyorsunuz. O paranın yüzde 18’i devlete gidiyor. Diyelim ki kuaföre verdiniz. O da gidecek malzeme alacak. O da orada vergi ödeyecek. O adam da toptancıdan alacak. Toptancı da fabrikadan… Beşinci el değiştirmeden sonra artık sıfır noktasına yaklaşılmış ve altıncı vergide paranın tamamı geri gelmiş oluyor. Bir örnekle şöyle anlatayım; adamın biri İzmir’e geliyor ve bir otele kalmaya gidiyor. Otele soruyor ‘Odanın parası kaç lira?’ ‘500 TL’ diyor. Adam ‘Odaları bir göreyim’ diyor. Resepsiyondaki adam ‘500TL görme parası alacağım senden’ diyor. Veriyor adam 500 TL’yi odaları görmeye çıkıyor. Adam çıkar çıkmaz otelci o parayla kasaba borcunu veriyor. Kasap da celebe olan borcu 500 TL’yi yolluyor. Celeb de kendisine mal satan toptancıya borcunu veriyor. Toptancı da ‘Bizim şu otele borcumuz vardı’ deyip getirip otele 500 TL’yi ödüyor. Adam bütün odaları gezip geliyor ‘Beğenmedim. Ben bu otelde kalmayacağım. Verin 500 TL’yi diyor. 500 TL aynı yerde kaldı ama herkesin birbirine borcu bitti. Kaynak bu. Devlet sana bu parayı verdiği anda sen parayı harcadığın anda geri gelir.”

İZMİR’DE SİLİKON VADİLERİ KURULMALI

İzmir ‘in ekonomisini de değerlendiren DSP Genel Başkanı Türker, “İzmir’in ekonomisi iyi gitmiyor. Hinterlandını her geçen gün kaybediyor. Mesela liman hizmetleri eskiye göre çok canlı değil. Türkiye daha çok ihracat eden ülkeden çok ithal eden ülke haline geldi. Bizim öyle bir eleştirimiz var. Biz tütün ve sigara politikasının yanlış olduğunu düşünüyoruz. Tekrar tütün ekimini desteklenmesi gerekir. Ve o zaman İzmir daha aktif, daha canlı hale gelebilir. Çünkü en önemli ihracat hammaddesi olan tütün şu anda eskisi gibi revaçta değil. Bunun gibi birçok ürün var. Burada sigara için tütün ithal ediliyor. İzmir’i düşünürken Ege’nin bütününü düşünmek lazım. Kuşadası, Muğla, Antalya gibi yerlerde de liman faaliyetleri başlıyor. İzmir’in şu anda Türkiye’de yüksek teknolojiye dayalı yüksek katma değeri olan üretime geçme şansı var. İzmirlilerin de demografik yapısına uygun olarak silikon vadilerinin kurulması ve tekno-kentlerin çok revaçta olması lazım. Uzay teknoloji ile ilgili konuşan tek partiyiz” ifadelerini kullandı.

BİZ CHP’Yİ DENGELEYECEKTİK

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile kurumsal işbirliği görüşmesi yaptıklarını fakat onların buna yanaşmadığını söyleyen Masum Türker, “Biz CHP ile kurumsal işbirliği görüşmesi yaptık. DSP’yi birleştirmeye benim gücüm yetmez. Çünkü birleştirmek demek DSP’nin kapanması demektir. DSP’yi ne bir genel başkan, ne bir parti meclisi, ne başkanlık kurulu, ne kurultay kapatamaz. Çünkü yüzde 23’e ulaşmış bir partiyi kapatıyoruz dediğiniz an burada üç katı insan toplanır. Biz hiç öyle bir şey yapmadık. CHP bize ‘Kapatın’ dedi. Biz de reddettik. ‘Biz böyle bir şey yapamayız’ dedik. Biz ‘syriza modeli’ gibi işbirliği oluşturmayı önerdik. O işbirliği bizi nereye götürür bilmezdik. Beraber nasıl hareket edeceğimizi görürdük. Mesela biz Atatürk’ün ilkelerini temel ilkeleri olarak almış onun yolundan sapmayız. Biz Atatürk’e, cumhuriyetin kuruluş felsefesine sahip çıkarız. Ama CHP’de zaman zaman ‘Atatürk’ü koruma kanunu kaldıralım’ bile diyenler ya da Atatürk ü yargılamak için ‘Dersim’i sorgulayalım’ diyenler de var. Biz en azından onları dengeleyecektik. Ama onlar öyle bir yolu seçmediler. Kapanın siyaseti bırakın dediler” diye konuştu.

OLASI KOALİSYON AK PARTİ-CHP’DİR

İzmir’de CHP’den ve yerel yönetimden halkın şikayetçi olduğunu ama muhalefeti kötülemekle eline bir şey geçmeyeceğini belirten Türker, “Şu anda CHP’yi kötülersem suçlarlar” diyerek yorum yaptı.

DSP Genel Başkanı Türker seçim sonrası olası koalisyonları ise şöyle değerlendirdi: “Muhtemel koalisyon olarak AKP-CHP koalisyonudur. HDP ile kimse koalisyon kurmaz. MHP ile de şu anda olmaz ama sonradan araya başka şeyler, dış güçler karışırsa bilmem. Şu anda gözüken AKP-CHP koalisyonudur. Bunun adına Mehmet Bekaroğlu ‘Büyük koalisyon’ diyor. AKP de bu deklare edildiği için bozuluyor. ‘Yok bizim kimseyle koalisyonumuz’ diyor. Cumhurbaşkanı ‘Gerekirse koalisyon hükümeti kurdurmam, azınlık hükümeti kurdururum’ diyor. ‘Sizi tekrar seçime götürürüm’ diyor. Tehdit ediyor. Onu da Binali Yıldırım söylüyor.”

DEMOKRASİNİN TEMİNATI ORTADAN KALKAR

Başkanlık sistemi hakkında da yorum yapan DSP Genel Başkanı, “Başkanlık sistemi, Türkiye için sultanlıktır. Onun için seçim bildirgemizin arkasında ‘Yolumuz Atatürk’ün yolu, hedefimiz saltanatın sonu’ yazdık. Bu sultanlığı şu anda yaşıyoruz. Ne demektir sultanlık? Erkler ayrılığının olmadığı, erklerin tek elde toplandığı bir yönetim şeklidir. Bu tek el bir hanedan, aile ya da bir kişi olabilir. Türkiye’de bu erkleri tek elde toplamak onu geriye götürür. Çünkü demokrasinin teminatının ortadan kalkmış olur. Demokrasinin teminatı yalnız oy vermek değil. Oy verdiğiniz kişilerin de faaliyetlerini izleyebilmek, eleştirebilmek, irdeleyebilmek, bu konuda muhalefeti de ortaya koyabilmektir. O nedenle biz başkanlık sisteminin yanlış olduğunu söylüyoruz. Çünkü milli irade iktidar ve muhalefetin bir arada söz sahibi olduğu bir yapıdır. Başkanlık sistemindeyse milli irade yalnız çoğunluğun oluşturduğu bir yapıya dönüşür ki biz o nedenle karşıyız. Bu konuda cumhurbaşkanın da aslında son söylemlerinden başkanlık sisteminden vazgeçmeye başladığını anlıyoruz. Çünkü önce ‘400 milletvekili istiyorum’ dedi. Sonra ‘400 milletvekilini hangi partiler adına istediğim belli değil’ dedi. Son günlerde de ‘Benim kalıp kalmayacağım belli değil’ diyor. Yani başkanlık sistemini anlatırken ‘Bana bakarak karar vermeyin’ demek istiyor. Bu da kendi isteklerinin ters teptiğini gösteriyor. Bizim daha başlangıçta başkanlık sistemine karşı duruş göstermemiz haklılığımızı gösterir” diye konuştu.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.