Selçuk’ta 5 çocuğun hayatını kaybettiği trajik yangının, yoksulluğun derinleşen sorunlarını ve toplumsal sorumluluk eksikliğinin bir göstergesi olduğunu belirten Akdağ, duyarlılık artmazsa İzmir’de benzer senaryoların yaşanabileceğini ifade etti.
Haber Giriş Tarihi: 26.11.2024 08:56
Haber Güncellenme Tarihi: 26.11.2024 09:05
Kaynak:
HABER MERKEZİ
KEMAL ÖZKURT/ÖZEL HABER - İzmir’in Selçuk ilçesinde bir gece yarısı yükselen alevler, yalnızca bir evi değil, yoksulluğun karanlık gerçeğini de gün yüzüne çıkardı. Elektrikli sobadan çıkan yangında hayatını kaybeden 5 çocuk, derin bir acının ve ihmal zincirinin en trajik halkası olarak hafızalara kazındı. Soğuk kış gecelerinin henüz başlangıcında yaşanan bu facia, dar gelirli ailelerin karşı karşıya kaldığı hayati tehlikeleri ve toplumsal sorumluluğun eksikliğini yeniden gündeme getirdi. Olayın sadece bir yangın değil, bir sistem sorununun sonucu olduğunu belirten Ufuk Mahallesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Volkan Akdağ, “Kış, yoksul aileler için sadece bir mevsim değil, ölüm riski taşıyan bir mücadele demek. Bu trajedi, yoksulluğun ve ihmallerin kaçınılmaz bir sonucudur. Biz yaptığımız ziyaretlerde buna benzer onlarca örnekle karşılaşıyoruz. Gerekli koşullar sağlanmazsa, buna benzer ailelerin durumu göz ardı edilirse Selçuk’ta 5 çocuğumuzun yaşadığı trajik olayı tekrardan yaşamamız kaçınılmaz olacaktır” dedi.
“TESPİT EDİLİYOR, ADIM ATILMIYOR”
Yoksul ailelerin yaşam şartlarının devlet ve yerel yönetimler tarafından tam olarak karşılanmadığını ifade eden Akdağ, “Devletin resmi kurumu yoksul bir ailenin evine Selçuk’ta olduğu gibi defalarca gidiyor. Ama bu çocuklara sağlıklı bir yaşam alanı sağlıyor mu? Sağlamıyor. Çocukları bir kreşe yerleştirip anneye çalışabileceği bir devlet kurumunda iş ayarlıyor mu? Hayır. İlgili kaymakamlıklar, ailenin kış aylarını geçirebileceği sobayı, kömürü sağlamış mı? Sağlamamış mı? Bunlara bakmak lazım. Tespit edilmiş ama adım atılmamış. Bu durumdaki ailelerimiz maalesef çok fazla. Biz gittiğimiz evlerde görüyoruz; çoğu insan kaderine terk edilmiş. Geçtiğimiz günlerde bir eve gittim, pankreas kanseri ve görme engelli bir vatandaş koca bir kışı camsız bir evde geçirdi. Bu eve kaymakamlık gitmiş, ziyaret etmiş, ilgileneceğiz demişler ama ailelerin söylediklerine göre gelen giden olmamış. Burada her birimin kendi sorumluluğunu yeterince yerine getirmediğini görüyoruz. Biz bu işi yaparken belediyeleri veya devleti eleştirmek haddimiz değil ama bu gerçekleri de görmemiz lazım” diye konuştu.
ÖNLEM ALINMAZSA YİNE YAŞARIZ
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği İzmir Şube Başkanı Tufan Fırat Göksel, İzmir’de yaklaşık 200 bin riskli aile bulunduğunu, Konak bölgesinde ise Sosyal Ekonomik Destek (SED) kapsamında bin 800 aktif dosya olduğunu açıklamıştı. Bu dosyaların 800’ünün Selçuk’ta yaşanan olayla benzer riskler taşıdığını belirtti. Dernek olarak yaptıkları ziyaretlerde de buna benzer onlarca aile ile karşılaştıklarını dile getiren Akdağ, “Yoksulluk her mevsimde zor ama kışın ısınma gibi gereksinimler arttığı için tehlikeler de artıyor. Biz yaptığımız ziyaretlerde buna benzer onlarca örnekle karşılaşıyoruz. Doğduktan sonra ortada bırakılan çocukların sayısı çok fazla. Özellikle Konak bölgesinde bu durum daha ciddi. Gerekli koşullar sağlanmazsa, Selçuk’ta 5 çocuğumuzun yaşadığı trajik olayı tekrardan yaşamamız kaçınılmaz olacaktır” şeklinde konuştu.
“NE İLK NE DE SON OLACAK”
Akdağ’ın aktardığı yaşanmışlıklar Selçuk’taki facianın ne ilk ne de son olabileceğini ortaya koyuyor. Yoksullukla boğuşan ailelerin dramatik yaşam koşullarını gözler önüne seren Akdağ, “Birkaç gün önce bana bir telefon geldi. Bizim mahallemizde bir kız kardeşimiz vardı. Yasadışı bir evlilik yaptı ve bir çocuk dünyaya getirdi. Çocuk doğmadan babası öldü. Babası çöp toplayan biriydi. Şu anda 6 aylık olan bu çocuğun 3 gündür annesi yok. Bu çocuğun durumu da Selçuk’ta hayatını kaybeden melekler gibi. Çünkü evinde yaşlı bir nenesi var sadece. Çocuk bakımdan çok uzak bir vaziyette. Ben bu çocuğa sürekli olarak yardım etmeye çalışıyordum zaten. Bebeğin anneannesi, eğer dersek, bebeği verelim, ben gidip sosyal hizmetlere bildireceğim, devletin gelip almasını isteyeceğim. Ama bana böyle bir ihbar gelmese kimse bunu bilmeyecekti ve 6 aylık bebeğin durumu da belki Selçuk’ta yaşamını yitiren çocuklarımız gibi olacaktı” dedi.
DEVLET HİMAYESİ ALTINA ALMALI
Çocuklarına bakamayacak ailelerin devletin ailenin kendi isteğini beklemeden koruması altına alması gerektiğini belirten Akdağ, “Buca gibi bir yerde benim bildiğim kadarıyla 20 bine yakın kişi kaymakamlıktan sosyal yardım alıyor. Yani 600 binlik bir nüfusun yaklaşık yüzde 4’ü bu yardımlardan faydalanıyor. Yardım destekleri, yetim veya öksüz çocuklar, dullar, yaşlılar ve geliri çok düşük olan yeşil kartlı ailelerin tamamını kapsıyor. Ailelerimize ayni ve nakdi yardım devlet ve yerel yönetimler tarafından yapıldığını biliyorum. Fakat bunlar ne kadar yeterli, onları tartışmak lazım. Selçuk’ta hayatını kaybeden çocuklarımız gibi bir olayla karşılaşıldığı zaman daha farklı hareket edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu durumdaki çocuklar, ailelerin kaderine değil de devletin himayesi altında anne babaya sorarak değil de devlet, ‘Siz bu çocuklara gerçekten bakamıyorsunuz’ deyip kendi koruması altına almasının daha doğru olacağını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
“TOPLUM OLARAK BİLİNÇLENMELİYİZ”
Bu tür durumların daha fazla artmaması için bireylerin daha bilinçli hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Akdağ, “Bir çocuğu dünyaya getirmek büyük bir sorumluluk gerektirir. Anne ve babaların, çocuklarına sadece fiziksel olarak değil, duygusal ve ekonomik olarak da uygun bir ortam sağlaması şarttır. Ancak maalesef, yaptığımız ziyaretlerde, resmi nikahı olmayan, eşinden destek göremeyen ve tamamen çaresiz bırakılmış onlarca anneye tanıklık ediyoruz. Bu kadınlar, çocuklarıyla birlikte hayatta kalma mücadelesi veriyor. Ne yazık ki, bu mücadele çoğu zaman büyük ihmallerle sonuçlanıyor” diye belirtti.
“DAYANIŞMA ZİNCİRİNİ GÜÇLENDİRELİM”
Toplumsal dayanışmanın önemine dikkat çekerek, bireylerin ve kurumların sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini söyleyen Akdağ, “Atalarımızın öğrettiği gibi, herkes kendi kapısının önünü süpürse, sokaklar tertemiz olur. Aç olan bir insana yardım eli uzatırken, ‘Bu bana bir yük olur mu?’ diye düşünmemeliyiz. Maalesef son dönemlerde, görmedim, duymadım, bilmiyorum anlayışı yaygınlaştı” dedi. İnsanların yardım etmekten korkar hale gelmesinden duyduğu üzüntüyü dile getiren Akdağ, şu ifadeleri kullandı: “Bugün ihtiyaç sahibi gibi görünen ancak bu durumu suistimal edenler de var. Bu elbette bir suçsa, toplumsal bir suç. Hepimiz aynı zincirin halkalarıyız ve hepimizin bu zinciri güçlü kılmak için bir sorumluluğu var. Yardımlaşmanın, insanlık onurunu korumanın temel taşlarından biri olduğunu unutmamalıyız. Biz de dışarıdan insanların gönüllü olarak yaptığı yardımlarla bu hizmetleri sürdürüyoruz. İnşallah bu gönüllülük esası büyür ve daha fazla insanın hayatına dokunabiliriz.”
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Selçuk’ta 5 çocuğun hayatını kaybettiği trajik yangının, yoksulluğun derinleşen sorunlarını ve toplumsal sorumluluk eksikliğinin bir göstergesi olduğunu belirten Akdağ, duyarlılık artmazsa İzmir’de benzer senaryoların yaşanabileceğini ifade etti.
KEMAL ÖZKURT/ÖZEL HABER - İzmir’in Selçuk ilçesinde bir gece yarısı yükselen alevler, yalnızca bir evi değil, yoksulluğun karanlık gerçeğini de gün yüzüne çıkardı. Elektrikli sobadan çıkan yangında hayatını kaybeden 5 çocuk, derin bir acının ve ihmal zincirinin en trajik halkası olarak hafızalara kazındı. Soğuk kış gecelerinin henüz başlangıcında yaşanan bu facia, dar gelirli ailelerin karşı karşıya kaldığı hayati tehlikeleri ve toplumsal sorumluluğun eksikliğini yeniden gündeme getirdi. Olayın sadece bir yangın değil, bir sistem sorununun sonucu olduğunu belirten Ufuk Mahallesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Volkan Akdağ, “Kış, yoksul aileler için sadece bir mevsim değil, ölüm riski taşıyan bir mücadele demek. Bu trajedi, yoksulluğun ve ihmallerin kaçınılmaz bir sonucudur. Biz yaptığımız ziyaretlerde buna benzer onlarca örnekle karşılaşıyoruz. Gerekli koşullar sağlanmazsa, buna benzer ailelerin durumu göz ardı edilirse Selçuk’ta 5 çocuğumuzun yaşadığı trajik olayı tekrardan yaşamamız kaçınılmaz olacaktır” dedi.
“TESPİT EDİLİYOR, ADIM ATILMIYOR”
Yoksul ailelerin yaşam şartlarının devlet ve yerel yönetimler tarafından tam olarak karşılanmadığını ifade eden Akdağ, “Devletin resmi kurumu yoksul bir ailenin evine Selçuk’ta olduğu gibi defalarca gidiyor. Ama bu çocuklara sağlıklı bir yaşam alanı sağlıyor mu? Sağlamıyor. Çocukları bir kreşe yerleştirip anneye çalışabileceği bir devlet kurumunda iş ayarlıyor mu? Hayır. İlgili kaymakamlıklar, ailenin kış aylarını geçirebileceği sobayı, kömürü sağlamış mı? Sağlamamış mı? Bunlara bakmak lazım. Tespit edilmiş ama adım atılmamış. Bu durumdaki ailelerimiz maalesef çok fazla. Biz gittiğimiz evlerde görüyoruz; çoğu insan kaderine terk edilmiş. Geçtiğimiz günlerde bir eve gittim, pankreas kanseri ve görme engelli bir vatandaş koca bir kışı camsız bir evde geçirdi. Bu eve kaymakamlık gitmiş, ziyaret etmiş, ilgileneceğiz demişler ama ailelerin söylediklerine göre gelen giden olmamış. Burada her birimin kendi sorumluluğunu yeterince yerine getirmediğini görüyoruz. Biz bu işi yaparken belediyeleri veya devleti eleştirmek haddimiz değil ama bu gerçekleri de görmemiz lazım” diye konuştu.
ÖNLEM ALINMAZSA YİNE YAŞARIZ
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği İzmir Şube Başkanı Tufan Fırat Göksel, İzmir’de yaklaşık 200 bin riskli aile bulunduğunu, Konak bölgesinde ise Sosyal Ekonomik Destek (SED) kapsamında bin 800 aktif dosya olduğunu açıklamıştı. Bu dosyaların 800’ünün Selçuk’ta yaşanan olayla benzer riskler taşıdığını belirtti. Dernek olarak yaptıkları ziyaretlerde de buna benzer onlarca aile ile karşılaştıklarını dile getiren Akdağ, “Yoksulluk her mevsimde zor ama kışın ısınma gibi gereksinimler arttığı için tehlikeler de artıyor. Biz yaptığımız ziyaretlerde buna benzer onlarca örnekle karşılaşıyoruz. Doğduktan sonra ortada bırakılan çocukların sayısı çok fazla. Özellikle Konak bölgesinde bu durum daha ciddi. Gerekli koşullar sağlanmazsa, Selçuk’ta 5 çocuğumuzun yaşadığı trajik olayı tekrardan yaşamamız kaçınılmaz olacaktır” şeklinde konuştu.
“NE İLK NE DE SON OLACAK”
Akdağ’ın aktardığı yaşanmışlıklar Selçuk’taki facianın ne ilk ne de son olabileceğini ortaya koyuyor. Yoksullukla boğuşan ailelerin dramatik yaşam koşullarını gözler önüne seren Akdağ, “Birkaç gün önce bana bir telefon geldi. Bizim mahallemizde bir kız kardeşimiz vardı. Yasadışı bir evlilik yaptı ve bir çocuk dünyaya getirdi. Çocuk doğmadan babası öldü. Babası çöp toplayan biriydi. Şu anda 6 aylık olan bu çocuğun 3 gündür annesi yok. Bu çocuğun durumu da Selçuk’ta hayatını kaybeden melekler gibi. Çünkü evinde yaşlı bir nenesi var sadece. Çocuk bakımdan çok uzak bir vaziyette. Ben bu çocuğa sürekli olarak yardım etmeye çalışıyordum zaten. Bebeğin anneannesi, eğer dersek, bebeği verelim, ben gidip sosyal hizmetlere bildireceğim, devletin gelip almasını isteyeceğim. Ama bana böyle bir ihbar gelmese kimse bunu bilmeyecekti ve 6 aylık bebeğin durumu da belki Selçuk’ta yaşamını yitiren çocuklarımız gibi olacaktı” dedi.
DEVLET HİMAYESİ ALTINA ALMALI
Çocuklarına bakamayacak ailelerin devletin ailenin kendi isteğini beklemeden koruması altına alması gerektiğini belirten Akdağ, “Buca gibi bir yerde benim bildiğim kadarıyla 20 bine yakın kişi kaymakamlıktan sosyal yardım alıyor. Yani 600 binlik bir nüfusun yaklaşık yüzde 4’ü bu yardımlardan faydalanıyor. Yardım destekleri, yetim veya öksüz çocuklar, dullar, yaşlılar ve geliri çok düşük olan yeşil kartlı ailelerin tamamını kapsıyor. Ailelerimize ayni ve nakdi yardım devlet ve yerel yönetimler tarafından yapıldığını biliyorum. Fakat bunlar ne kadar yeterli, onları tartışmak lazım. Selçuk’ta hayatını kaybeden çocuklarımız gibi bir olayla karşılaşıldığı zaman daha farklı hareket edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu durumdaki çocuklar, ailelerin kaderine değil de devletin himayesi altında anne babaya sorarak değil de devlet, ‘Siz bu çocuklara gerçekten bakamıyorsunuz’ deyip kendi koruması altına almasının daha doğru olacağını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
“TOPLUM OLARAK BİLİNÇLENMELİYİZ”
Bu tür durumların daha fazla artmaması için bireylerin daha bilinçli hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Akdağ, “Bir çocuğu dünyaya getirmek büyük bir sorumluluk gerektirir. Anne ve babaların, çocuklarına sadece fiziksel olarak değil, duygusal ve ekonomik olarak da uygun bir ortam sağlaması şarttır. Ancak maalesef, yaptığımız ziyaretlerde, resmi nikahı olmayan, eşinden destek göremeyen ve tamamen çaresiz bırakılmış onlarca anneye tanıklık ediyoruz. Bu kadınlar, çocuklarıyla birlikte hayatta kalma mücadelesi veriyor. Ne yazık ki, bu mücadele çoğu zaman büyük ihmallerle sonuçlanıyor” diye belirtti.
“DAYANIŞMA ZİNCİRİNİ GÜÇLENDİRELİM”
Toplumsal dayanışmanın önemine dikkat çekerek, bireylerin ve kurumların sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini söyleyen Akdağ, “Atalarımızın öğrettiği gibi, herkes kendi kapısının önünü süpürse, sokaklar tertemiz olur. Aç olan bir insana yardım eli uzatırken, ‘Bu bana bir yük olur mu?’ diye düşünmemeliyiz. Maalesef son dönemlerde, görmedim, duymadım, bilmiyorum anlayışı yaygınlaştı” dedi. İnsanların yardım etmekten korkar hale gelmesinden duyduğu üzüntüyü dile getiren Akdağ, şu ifadeleri kullandı: “Bugün ihtiyaç sahibi gibi görünen ancak bu durumu suistimal edenler de var. Bu elbette bir suçsa, toplumsal bir suç. Hepimiz aynı zincirin halkalarıyız ve hepimizin bu zinciri güçlü kılmak için bir sorumluluğu var. Yardımlaşmanın, insanlık onurunu korumanın temel taşlarından biri olduğunu unutmamalıyız. Biz de dışarıdan insanların gönüllü olarak yaptığı yardımlarla bu hizmetleri sürdürüyoruz. İnşallah bu gönüllülük esası büyür ve daha fazla insanın hayatına dokunabiliriz.”
Kaynak: HABER MERKEZİ
26 Kasım okullar tatil mi? Kar tatili olan iller
İETT otobüsünü çaldılar, parçalarken suçüstü yakalandılar
İzmir haber: Lisede bıçaklı kavga!
Son dakika: Aile hekimlerinden alınan sağlık raporları ücretli mi olacak?
KADEM’den kadına yönelik şiddette farkındalık kampanyası: Şiddete Seyirci Kalma!
Yorgancılar: “Avrupa Birliği bizi oyalıyor”
İzmirli belediye başkanları kadınların yanında
Yeni trajediler İzmir’in kapısında
GGYD 6. İzmirli İş İnsanları Buluşması yapıldı
Eğitim Sen: Beslenme sorununa ısınma da eklendi
Son Girilen Haberler
Yenidoğan çetesi davasında 7. gün: Tutuksuz sanıklar hakim karşısında
İstanbul’da 7. Gününde devam eden Yenidoğan çetesi davasında tutuksuz sanıklar savunma yapıyor
Yaşar Üniversitesi Times Higher Education sıralamasında adını yazdırdı
Yaşar Üniversitesi, Times Higher Education (THE) Disiplinlerarası Bilimler kategorisinde Türkiye'deki vakıf üniversiteleri arasında 7. sırada, Ege Bölgesi'ndeki ise 1. sırada yer aldı.
Devlet Bahçeli çağrısını yineledi: İmralı ile DEM’in görüşmesi gecikmemeli
Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli İmralı çağrısını yineledi