Türkiye'nin acil ihtiyacı: Ruh sağlığı yasası

Türkiye’de ruh sağlığı yasasının olmamasını önemli bir eksiklik olduğuna dikkat çeken Türkiye Psikiyatri Derneği İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mevhibe Nuray Tümüklü, hastanelerdeki muayene sürelerinin yetersizliğine dikkat çekti

Haber Giriş Tarihi: 09.10.2024 16:46
Haber Güncellenme Tarihi: 09.10.2024 16:58
Muhabir: MERVE AĞRIÇ
Türkiye'nin acil ihtiyacı: Ruh sağlığı yasası

10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü, dünya genelinde ruh sağlığının önemine dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak amacıyla düzenlenen etkinliklerle ve seminerlerle öne çıkıyor. 1992 yılından bu yana, ruhsal hastalıkların tanınması, tedaviye erişimin artırılması ve toplum sağlığının korunmasına yönelik önemli adımlar atılıyor. Türkiye’de ise ruh sağlığı hizmetlerine erişimdeki zorluklar, sağlık çalışanlarının sayısındaki yetersizlik ve mevcut sağlık sisteminin sorunları toplumu derinden etkiliyor. Türkiye Psikiyatri Derneği İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mevhibe Nuray Tümüklü de bu zorluklara dikkat çekerek, özellikle şiddet olaylarının, savaşların ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini vurguladı. Dr. Tümüklü, Türkiye’de ruh sağlığı yasasının olmamasını önemli bir eksiklik olarak işaret ederken, toplum temelli koruyucu hizmetlerin acilen hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti.

RUH SAĞLIĞI ÇALIŞANI SAYISI AVRUPA’NIN GERİSİNDE

Türkiye’de ruh sağlığı konusunda olumlu durumlardan söz etmenin zor olduğunu dile getiren Dr. Tümüklü, “Türkiye’de ruh sağlığı konusunda özellikle bugünlerde olumlu durumlardan söz etmek ne yazık ki zor. Son günlerde artan bir biçimde yaşanan şiddet olayları, Filistin-Ortadoğu ve tüm dünya genelinde yaşanan savaş ortamı, henüz yaralarını tam olarak onaramadığımız depremin etkileri, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı çalışmaların yeterince yürütülmemesi, ekonomik eşitsizliklerin artarak devam etmesi gibi koşullar hepimizin ruh sağlığını olumsuz etkiliyor. Türkiye'de nüfusun yüzde 17,2'si, yaşam boyu bir ruhsal hastalık yaşıyor ve ruhsal sorunu olanların yalnızca yüzde 14'ünün, herhangi bir uzmana başvurduğu saptandı. Kişinin çevresiyle bir bütün olduğu düşünüldüğünde bu durum, ailelerini ve birlikte yaşayan toplumu etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunu. Buna ek olarak Türkiye’de ve tüm dünyada ruh sağlığı hastalıklarının arttığını biliyoruz. Bunu gösteren bazı ölçütler var; Hastanelerin psikiyatri polikliniklerine başvuru sayısındaki artış, tüketilen psikiyatrik ilaçların sayısındaki artış ya da çeşitli sigorta kuruluşlarının yaptığı araştırmalar bunlardan bazıları. Ne yazık ki Türkiye’de kişi başına düşen ruh sağlığı çalışanı sayısı Avrupa ortalamasının gerisinde” diye belirtti.    

10 DAKİKADA TEDAVİ ETMEK MÜMKÜN DEĞİL

Hastanelerdeki muayene sürelerinin yetersiz olduğunu vurgulayan Dr. Tümüklü, “Mevcut sağlık sisteminde kamu hastanelerinde 10 dakikayla sınırlı muayene süreleri ile ruh sağlığı tedavisinin yapılabileceğini söylemek mümkün değil. Bu durum hem muayene ve tedavi olmaya çalışan hastaya hem de bunu gerçekleştirmeye çalışan başta doktorlar olmak üzere tüm sağlık çalışanlarına ayrıca bir yük oluşturuyor. Bu sistemin olumsuz sonuçlarından birisi de sağlık alanında şiddetin yüksek oranda artış göstermesi. Özel hastanelerde tedavi süreleri biraz daha iyi ancak orada da farklı sorunlar var ve yüksek ücretler neden ile bu hastanelere çok kısıtlı bir sayıda insan başvurabiliyor. Mevcut sağlık siteminin yapısı genel sağlığı ve ruh sağlığını korumaktan çok tedavi etmeye yönelik çalışmalara ağırlık veriyor. Bu da sağlık durumunun korunmasını zorlaştırıyor ve sağlık sistemine maddi ve iş gücü olarak aşırı yük getirebiliyor. Türkiye’de hala bir ruh sağlığı yasası yok. Toplum temelli, önleyici ve koruyucu hizmetlerin esas olduğu bir ruh sağlığı yasasına acilen ihtiyaç var. Herkesin mümkün olan en yüksek seviyede fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olma hakkı en temel hak. Ruh sağlığı yasası ile psikiyatri hastalarının hakları açıkça ortaya konmalı ve bunlar ruh sağlığı sisteminin tüm uygulamalarında dikkate alınmalı. Böylece ruh sağlığı hizmetlerinde nitelik artışı, koruyucu ruh sağlığı hizmetlerinin gelişmesi, sosyal devlet anlayışının gereği olarak ekonomik gücü kısıtlı vatandaşların ruh sağlığı hizmetlerine erişiminin artması ve ruhsal bozukluğu olan bireylerin damgalanmasının önüne geçilmesi gibi konularda da olumlu yönde adımlar atılabilecek” ifadelerini kullandı.

SAVAŞLAR BİR RUH SAĞLIĞI SORUNU

Ruh sağlığı ve hastalıklarının, psikolojik ve biyolojik faktörler tarafından belirlendiğini belirten Dr. Tümüklü, “Bunun en açık kanıtı, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ruhsal hastalık riskinin düşük eğitim seviyesi, yetersiz gelir düzeyi ve uygunsuz barınma koşulları gibi yoksulluğun muhtelif göstergeleriyle ilişkili olduğunun gösterilmiş olması. Savaşlar halk sağlığı sorunu olduğu gibi aynı zamanda bir ruh sağlığı sorunu, insanların kendi vatanlarında özgürce ve onurluca yaşama haklarının ellerinden alınması, öldürülmeleri, aç bırakılmaları, göçe zorlanmaları ve soykırıma uğramaları ise sessiz kalındığı müddetçe hepimizin faili olduğu bir insanlık suçuna dönüşmekte. Yasaların güvence altına aldığı hakların hiçe sayılabildiğini görmek, en az şiddet eylemlerinin doğrudan ya da dolaylı tanığı olmak kadar travmatize edici” dedi.

ŞİDDET OLAYLARI KAYGI VE ÇARESİZLİĞİ ARTIRIYOR

Toplumdaki şiddet olaylarının bireylerin psikolojisine nasıl yansıdığını değerlendiren Dr. Tümüklü, “Toplumda yaşanan şiddet olaylarının artması da güven duygusunu yıprattığı için kaygısızlık ve çaresizlik gibi duyguları arttırmakta. Bu açıdan bu şiddeti anlamlandırma adına kötülüğe neden bulmak ve sanki şiddet toplumun ve gündelik yaşamın dışındaymış gibi algı oluşturacak şekilde fail olmayı hastalıklarla gerekçelendirmek, şiddeti meşrulaştırmayı doğurur ve yeni şiddet alanları yaratır. Kadınların ve çocukların katledilmesinin adı kötülük. Bu kötülüğün üzerine gitmek, kendini güvende hissedebilen bir toplumda yasa koyuculardan uygulayıcılara, tüm yurttaşların birlikte yürütmesi gereken bir mücadele. Ancak yasalarla korunan bir toplum güven içinde yaşamını sürdürebilir. Şiddetin her türüyle mücadele toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı şiddet kültürünü ortaya çıkaran, besleyen ve sürdüren tüm kavramlar birlikte ele alınmadığında sonuçsuz ve eksik kalacak” diye vurguladı.

TRAVMA OLUŞTURMAYACAK HABERLER YAPILMALI

Toplumsal şiddet olaylarının aktarılması, yorumlanması sırasında basın görevlilerine ve toplumda göz önünde bulunan kişilere önemli görevlerin düştüğünü ifade eden Dr. Tümüklü, “Şiddeti yeniden doğurmayacak şekilde, özellikle çocukların travmatize olmasına izin vermeyecek şekilde haberler yapılmalı. Ayrıca kullanılan ifadelerin hedef saptırmaya ve çözümsüzlüğe katkıda bulunmaması gerekir. Toplumda artan şiddet olaylarının tümü ruhsal hastalıklarla açıklanamaz. Çözümün hedefinde hekimler ya da sağlık sistemi değil, toplumsal vicdanın ve hukuk sisteminin yeniden düzenlenmesini sağlayacak aşamalar olmalı. Basında şiddet olaylarının nasıl ele alınması gerektiği ile ilgili derneğimizin çok kapsamlı çalışmaları ve kılavuzları mevcut. Dileyen basın çalışanları ile her türlü iş birliğine hazırız. Ruh sağlığının topyekûn ele alınabilmesi, tedaviden önleyici müdahalelere kadar sağlıklı bir toplum adına gereken eylemlerin düzenlenebilmesi için öncelikle toplumdaki suça eğilim oluşturan nedenlerin ortadan kalkması, Ruh Sağlığı Yasası taleplerinde vurguladığımız gibi damgalamaya ve ayrımcılığa karşı toplumsal eşitlik ve haklar mücadelesi içinde ulusal politikalar oluşturulması gerekiyor. Dünya Sağlık Örgütü tarafından bu yılki Ruh Sağlığı teması ‘İşyerinde Ruhsal Sağlık’ olarak ilan edildi. Güvenli ve genel sağlığa zarar vermeyen iş yeri ortamları ruhsal sağlık açısından en önemli koruyucu faktörlerin başında geliyor. Özellikle biz sağlık çalışanları başta olmak üzere tüm çalışanların güvenli, şiddetsiz ve genel sağlığın korunabildiği işyerlerine kavuşturulması hedeflenmeli” sözlerine yer verdi.

Kaynak: MERVE AĞRIÇ

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.