“Ön yargıları yok etmek, atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur.” Albert Einstein
Einstein bu tümceyi kurarken, sanki Ülkem İnsanını tanımlamış…
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere ve yine sinirbilimci arkadaşların affına sığınarak şu gerçekleri vurgulayayım; “Beyin uzun sürede evrimleşmiş olup, evrimleşme süreci devam etmektedir. Düşünme, Algılama, Duygulara Sahip Olma, Değerlendirme, Yorumlama gibi yetiler sadece insanlarda olmayıp, diğer hayvanlarda da çeşitli boyut, nicelik ve karışımlarda vardır. Hiçbir hayvanın daha önceden kodlanmış bir program çerçevesinde oluştuğunu düşünmemiz doğru olmaz…”
Günümüz de düşünüp, azıcık korteks dediğimiz kıvrımlı alanımızı çalıştırırsak şu sonuçlara varırız…
Antidemokratik yapılanmaya sahip, sermaye sınıfı gelişmemiş, feodal sistemden kaynaklanan artıklarını giderememiş bizim gibi toplumlarda; tıpta Amigdala dediğimiz, aslında ilkel olmayan, ama günlük anlatımda ilkel beyin olarak adlandığımız, badem büyüklüğündeki beyin kısmı ile, gelişkin beyin kısmı dediğimiz Korteks arasındaki savaşı maalesef “Amigdala” kazanmıştır…
Latincede badem anlamına gelen bu kısım; duygusal her türlü tepkiyi kaydetme, değerlendirip işleyerek uygun zamanda anımsama işlevini yapar…
Amigdala evrimleşmesi sonucu “Korkudan” sorumlu beyin haline gelmiş diyebiliriz…
Bu bölüm harap olmuş ise korkunun kalktığını görebiliriz…
Amigdala yaşamsal olup, ilk meydana çıkan beyindir…
Açlık, Tokluk, Cinsel İçgüdü, Üreme Dürtüsü, Saldırı, Kaçma duygularından sorumludur...
O halde aklı değil duyguları ile karar veren insan sayısı artması ile, otokrasinin güçlenmesi arasında doğru orantı vardır diyebiliriz herhalde…
Siyasi ve Dinsel Tartışmalara Girmek Gereksiz Mi?…
Yakınlarımızdan Bizi Üzenlere Karşı Tavır Almalarını Beklemek Nafile Bir Bekleyiş Olur Mu?…
Oregon Üniversitesi psikoloji profesörü Paul Slovic karar verme ve risk araştırmalarının en önemli otoritelerinden birisi. Bu soruları çok güzel yanıtlıyor…
Slovic’e göre, düşüncelerimizi duygularımız belirliyor…
Belli bir konu hakkındaki kanaatlerimiz, o konuya verdiğimiz duygusal tepkiler tarafından şekilleniyor…
Örneğin kuzu etini seviyorsak, kuzu yani kırmızı eti tüketmenin taşıdığı risklere karşı gözümüz kapanıyor…
Tekneyi sevmiyorsak, otomatik olarak tekne kullanmanın risklerine odaklanıyoruz…
Kararlarımız ve yargılarımızı somut gerçekler değil, duygularımız yönlendiriyor diyebiliriz…
Sonuç olarak cahilin ferasetinden yararlanmak istemiyorsak; dürtü merkezini değil aklımızı kullanmamız, daha doğrusu duygular ile değil, düşünerek, araştırarak karar vermeliyiz. Kısaca beynimizin “Korteks” dediğimiz kıvrımlı kısmı devreye girmelidir. Cahil ile sohbet dahi etmek doğru değildir. Çünkü boş lafı çok olur. Kendisini Derya bilir…
Sözümü yaklaşık 300 yıl önce doğmuş Karslı bir ozanımız olan Aşık Tüccari ile bitirelim…
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Uzm. Dr. Mustafa Torun
Nasıl Karar Veriyoruz?
“Ön yargıları yok etmek, atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur.” Albert Einstein
Einstein bu tümceyi kurarken, sanki Ülkem İnsanını tanımlamış…
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere ve yine sinirbilimci arkadaşların affına sığınarak şu gerçekleri vurgulayayım; “Beyin uzun sürede evrimleşmiş olup, evrimleşme süreci devam etmektedir. Düşünme, Algılama, Duygulara Sahip Olma, Değerlendirme, Yorumlama gibi yetiler sadece insanlarda olmayıp, diğer hayvanlarda da çeşitli boyut, nicelik ve karışımlarda vardır. Hiçbir hayvanın daha önceden kodlanmış bir program çerçevesinde oluştuğunu düşünmemiz doğru olmaz…”
Günümüz de düşünüp, azıcık korteks dediğimiz kıvrımlı alanımızı çalıştırırsak şu sonuçlara varırız…
Antidemokratik yapılanmaya sahip, sermaye sınıfı gelişmemiş, feodal sistemden kaynaklanan artıklarını giderememiş bizim gibi toplumlarda; tıpta Amigdala dediğimiz, aslında ilkel olmayan, ama günlük anlatımda ilkel beyin olarak adlandığımız, badem büyüklüğündeki beyin kısmı ile, gelişkin beyin kısmı dediğimiz Korteks arasındaki savaşı maalesef “Amigdala” kazanmıştır…
Latincede badem anlamına gelen bu kısım; duygusal her türlü tepkiyi kaydetme, değerlendirip işleyerek uygun zamanda anımsama işlevini yapar…
Amigdala evrimleşmesi sonucu “Korkudan” sorumlu beyin haline gelmiş diyebiliriz…
Bu bölüm harap olmuş ise korkunun kalktığını görebiliriz…
Amigdala yaşamsal olup, ilk meydana çıkan beyindir…
Kaçayım mı? Kalayım mı? sorularının yanıtını burası belirler…
Açlık, Tokluk, Cinsel İçgüdü, Üreme Dürtüsü, Saldırı, Kaçma duygularından sorumludur...
O halde aklı değil duyguları ile karar veren insan sayısı artması ile, otokrasinin güçlenmesi arasında doğru orantı vardır diyebiliriz herhalde…
Siyasi ve Dinsel Tartışmalara Girmek Gereksiz Mi?…
Yakınlarımızdan Bizi Üzenlere Karşı Tavır Almalarını Beklemek Nafile Bir Bekleyiş Olur Mu?…
Oregon Üniversitesi psikoloji profesörü Paul Slovic karar verme ve risk araştırmalarının en önemli otoritelerinden birisi. Bu soruları çok güzel yanıtlıyor…
Slovic’e göre, düşüncelerimizi duygularımız belirliyor…
Belli bir konu hakkındaki kanaatlerimiz, o konuya verdiğimiz duygusal tepkiler tarafından şekilleniyor…
Örneğin kuzu etini seviyorsak, kuzu yani kırmızı eti tüketmenin taşıdığı risklere karşı gözümüz kapanıyor…
Tekneyi sevmiyorsak, otomatik olarak tekne kullanmanın risklerine odaklanıyoruz…
Kararlarımız ve yargılarımızı somut gerçekler değil, duygularımız yönlendiriyor diyebiliriz…
Sonuç olarak cahilin ferasetinden yararlanmak istemiyorsak; dürtü merkezini değil aklımızı kullanmamız, daha doğrusu duygular ile değil, düşünerek, araştırarak karar vermeliyiz. Kısaca beynimizin “Korteks” dediğimiz kıvrımlı kısmı devreye girmelidir. Cahil ile sohbet dahi etmek doğru değildir. Çünkü boş lafı çok olur. Kendisini Derya bilir…
Sözümü yaklaşık 300 yıl önce doğmuş Karslı bir ozanımız olan Aşık Tüccari ile bitirelim…
Dinle Sözüm Al Nasihat,
Dağları Da Kış İncidir
Cahilinen Etme Sohbet
Her Sözü Bir Baş İncidir
Mürşit ile Haşrolmayan
Dünyasını Da Ne Bilir
Cahilde Boş Laf Çok Olur
Kendisini Derya Bilir…