Oy pazarlığının gölgesinde mülteciler: Hayatlarımız seçime bağlı
Oy pazarlığının gölgesinde mülteciler: Hayatlarımız seçime bağlı
Seçime damga vuran mülteciler üzerinden söylemler, ekonomik kriz ve diğer tartışmaları arka plana itti
Haber Giriş Tarihi: 24.05.2023 03:30
Haber Güncellenme Tarihi:
Kaynak:
Haber Merkezi
ilksesgazetesi.com
ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Suriye’de 2011 yılında başlayan ve milyonlarca insanın ülkesini terk etmek zorunda kaldığı iç savaşın yankıları günümüzde hala devam ediyor. Göç İdaresi Başkanlığı’nın verilerine göre; Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 17 Mayıs 2023 tarihi itibarıyla toplam 3 milyon 381 bin 429 kişi oldu. Önemli göç duraklarından biri olan İzmir’de ise 140 bin 031 Suriyeli mülteci yaşıyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu için ittifakların başlattığı seçim kampanyasına mülteciler üzerinden söylemler damga vururken, ‘geri gönderme’ yarışı siyasette ekonomik kriz ve diğer tartışmaları da arka plana itti. Mülteciler süreçteki gelişmelerini evlerinde büyük bir tedirginlikle takip ederken, toplumdaki nefretin siyasilerin açıklamalarıyla daha da artmış olması bu alanda çalışan insan hakları aktivistlerini de endişelendiriyor.
TOPLUMU KANDIRMAYA YÖNELİK
Mültecilerle ilgili kasten yayılan yanlış bilgilerin toplumda derin endişeler yaratıldığını belirten Halkların Köprüsü Derneği Kurucu Başkanı Prof. Dr. Cem Terzi, “Suriye’deki durumdan diğer ülkelerle beraber biz de sorumluyuz. Bunu kabul edip özeleştiri vermek, toplumu gerçek anlamda bilgilendirerek çözümün parçası olması için hazırlamak yerine konunun ciddiyeti ile bağdaşmayan ‘geri göndereceğiz’ gibi açıklamalar toplumu kandırmaya yöneliktir. Toplumda derin endişelere çanak tutulmuştur. ‘Suriyeliler oy deposuna mı dönüştürülüyor?’, ‘Suriyeliler iktidar tarafından temel, yapısal bir takım sosyolojik dönüşümlerin aracı olarak mı kullanılıyor?’, ‘Suriyeliler toplu olarak bazı bölgelere devletin iskan politikaları için mi yerleştiriliyor?’ gibi… Tüm bu endişeler ülkede etnik ve siyasi gerilimi tırmandırmaktadır. Türkiye’deki milyonlarca mültecinin burada onurlu bir yaşam kurmalarını sağlayacak haklara erişimleri sınırlıdır ve bu insanların başka ülkelere mülteci olarak gitmeleri engellenmektedir” dedi.
NEFRET ÜZERİNDEN SİYASİ RANT
Siyasi partilerin etnik, mezhepsel ve kültürel kimlik üzerinden ayrışan tabanları olduğunu ve bunun mülteci entegrasyonu konusunu siyaseten daha hassas hale getirdiğini söyleyen Terzi, “Muhalefet partilerinin özellikle seçim döneminde Suriyelilere yönelik nefret söylemini siyasi rant için kullanmaları, nefret söyleminin topluma tepeden aşağı doğru yayılmasına sebep olmaktadır. Mülteciler/sığınmacılar ile ilgili dile getirilen sorunlar, aslında bizim için de geçerli olan, yoksulluk, işsizlik, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, farklılık korkusu ve ırkçılık gibi sistemin yapısal sorunlardan kaynaklanmaktadır. İçinde olduğumuz büyük ekonomik kriz yerine, Suriyelilerin ulusun birlik ve saflığına karşı tehdit oluşturduğu algısı ile toplum uyutulmaktadır. Suriyeliler ile ilgili en yalın gerçek, bu insanların hayatta kalmak için kendi ülkelerini terk ederek her türlü vatandaşlık haklarını kaybettikleri ve sığındıkları bu ülkede de haklardan ve vatandaşlıktan mahrum biçimde hayatta kalma mücadelesi verdikleridir. Bu durumda bizim etik anlayışımız, devletin konjonktürel siyasetini aşacak biçimde koşulsuz konukseverlik olmalıdır. Yoksa insanlıktan çıkarız!” ifadelerini kullandı.
ULUSLARARASI HUKUKU YOK SAYAN TUTUM
20 yıl önce ailesiyle birlikte Suriye’den Türkiye’ye gelen ve vatandaşlık hakkı da kazanan Deysem Siti, “Seçimin ilk turu olarak ifade edebileceğimiz süreçte ‘mülteci karşıtlığı’ önceki seçim süreçlerine göre daha az gündeme geldi. Elbette bütün sistem partilerinin seçim propagandasında yer aldı ama daha az ön plana çıktı. Ata İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan’a verilen tepki oylarının tamamımın mülteci karşıtlarının başarısı olarak yorumlanması, Millet İttifakı’nın adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘geri göndereceğiz’ söylemlerini yükseltmeye başladı. Kılıçdaroğlu ve ekibi en kolay yoldan ikinci turu kazanmanın hesaplarını yapıyor. İktidarın ‘anti-demokratik’ politikalarını eleştiren Kılıçdaroğlu’nun uluslararası hukukun en temel ilkelerini yok sayan bu tutumu ona seçimi kazandırabileceğini düşündürüyor” diye konuştu.
ENDİŞELERİMİZ ARTIYOR
Yükselen nefretin olası sonuçlarına dair kaygılar taşıdıklarını dile getiren Siti, şunları söyledi: “Bu endişelerimiz hep bakidir. Yükselen mülteci karşıtlığı nefret söylemlerine neden olurken bu da mültecilere yönelik saldırılara dair endişelerimizi artırıyor. Yakın zamanda seçimi kaybeden kesimlerin bunun faturasını mültecilere kesmesi işten bile değil. Ya da ‘kentlerin mültecilerden temizlenmesine yönelik’ irili ufaklı provokasyonların olması... Bu tür durumların tekrarlanmaması için siyasetçilerin kullandıkları dilin ötekileştirici olmaması çağrımızı yineliyoruz. Türkiye’deki bazı mülteciler kendilerine kucak açtığı gerekçesiyle Erdoğan’a karşı kendilerini borçlu hissediyorlar. Bütün oy kullanma hakkına sahip mültecilerin AK Parti’ye oy verdiği yönünde bir kanı var. Buna katılmıyorum, son derece yanlış. Ama elbette muhalefetin ‘geri göndereceğiz’ söylemlerini de dikkate almıyor değiller. Seçimden önce mülteci bir kadın beni aradı ve endişeyle ‘Kılıçdaroğlu kazanırsa bizi ne zaman gönderecekler?’ diye sordu.”
KİM BU KORKUYLA YAŞAMAYI İSTER?
Yaklaşık 9 yıldır İzmir’de yaşayan üniversite öğrencisi Suriyeli Şam ise, “Bence mültecileri seçimlere karıştırmamaları gerekiyor. Görüyoruz ki bazı partilerin mültecileri göndermek en büyük projesi ama Türkiye’nin tek sıkıntısı mülteciler değil. Türk halkı mültecilerin ve özellikle Suriyelilerin seçme hakkı olduğunu düşünüyor ve belli bir partiye oy vereceklerini düşünüyor. Aslında öyle bir şey yok, bizim seçme hakkımız yok. Çok korkuyoruz, eğer bizim gitmemizi isteyen parti kazanırsa nereye gideceğiz? Suriye’de huzur yok. Hala iki taraf birbirlerine saldırıyor, başka ülkeye gitme şansımız yok. Ben üniversite öğrencisi olarak çok endişeleniyorum, okuluma devam edecek miyim diye? Kimisi kendi işini açmış, düzenini oturtmuş, çocukları okullarda… Hayatlarımızın seçime bağlı olması çok üzücü. Seçim gününde çoğu mülteci aile, ‘Dışarı çıkmayın, görünmeyin’ diye birbirini uyardı. Kim böyle bir korku ile yaşamayı ister? Başka çareleri olsaydı hiç kimse ne kendine ne çocuklarına bu korkuyu yaşatmazdı” sözleriyle duygularını aktardı.
GERÇEK SORUNLARA YÖNELİNMELİ
Seçim döneminde siyasilerin söylemlerinin var olan mülteci nefretini daha da arttırdığına vurgu yapan İzmir Mülteci Dayanışma Platformu’ndan Kazım Altun, “Seçim denilen şey 4 gün sonra bitecek ve keskinleşmiş iki taraftan biri ‘başarı’ elde edecek ama mülteciler sebep gösterilerek yükseltilen milliyetçilik/ırkçılık taraftar buldukça yükselen bir olgu. Sadece seçimde oy arttırma amacı güdüp bu insanların yaşamlarını düşünmeyen siyasi partilerin söylemleri seçimden sonra da taraftar bulacaktır. Yanılmaktan mutluluk duyacağım şey; bence mülteci düşmanlığı kışkırtılarak verilen demeçler, sosyal medya paylaşımları 4 gün içinde linç girişimlerine sebep olacaktır. İnsan hayatının bu kadar ucuza, birkaç oya pazarlandığı bir ülkede bunların yaşanma olasılığının yüksekliğini kimse reddetmiyordur. Bu sağlıklı bir düşünce değildir, ahlaki bir düşünce hiç değildir. Bunun acilen terkedilmesi ve ülkenin gerçek sorunlara yönelmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.
KORKU İÇİNDE BEKLİYORLAR
Yayılan nefret söylemlerinin mülteciler üzerindeki etkilerinden de bahseden Altun, “14 Mayıs’ta birçok mülteci günü evinde geçirdi çünkü seçim öncesi vaatler ve ortaya atılan gerçek dışı söylemler yüzünden tedirgin olmuşlardı. Geçici koruma statüsündeki insanlar bile o gün acaba sokakta görenler oy kullandığımızı düşünüp bize zarar verirler mi diye endişeliydiler. 2011 yılından bu yana ülkeye gelip zorlukla da olsa bir hayat kuran insanlar şimdi siyasetçilerin gönderme yarışını duyunca haliyle endişelendiklerini söylüyorlar. İnsanlar hiçbir şey yapmadıkları halde korku içinde akıbetlerini bekliyorlar” değerlendirmesini yaptı.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Seçime damga vuran mülteciler üzerinden söylemler, ekonomik kriz ve diğer tartışmaları arka plana itti
ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Suriye’de 2011 yılında başlayan ve milyonlarca insanın ülkesini terk etmek zorunda kaldığı iç savaşın yankıları günümüzde hala devam ediyor. Göç İdaresi Başkanlığı’nın verilerine göre; Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 17 Mayıs 2023 tarihi itibarıyla toplam 3 milyon 381 bin 429 kişi oldu. Önemli göç duraklarından biri olan İzmir’de ise 140 bin 031 Suriyeli mülteci yaşıyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu için ittifakların başlattığı seçim kampanyasına mülteciler üzerinden söylemler damga vururken, ‘geri gönderme’ yarışı siyasette ekonomik kriz ve diğer tartışmaları da arka plana itti. Mülteciler süreçteki gelişmelerini evlerinde büyük bir tedirginlikle takip ederken, toplumdaki nefretin siyasilerin açıklamalarıyla daha da artmış olması bu alanda çalışan insan hakları aktivistlerini de endişelendiriyor.
TOPLUMU KANDIRMAYA YÖNELİK
Mültecilerle ilgili kasten yayılan yanlış bilgilerin toplumda derin endişeler yaratıldığını belirten Halkların Köprüsü Derneği Kurucu Başkanı Prof. Dr. Cem Terzi, “Suriye’deki durumdan diğer ülkelerle beraber biz de sorumluyuz. Bunu kabul edip özeleştiri vermek, toplumu gerçek anlamda bilgilendirerek çözümün parçası olması için hazırlamak yerine konunun ciddiyeti ile bağdaşmayan ‘geri göndereceğiz’ gibi açıklamalar toplumu kandırmaya yöneliktir. Toplumda derin endişelere çanak tutulmuştur. ‘Suriyeliler oy deposuna mı dönüştürülüyor?’, ‘Suriyeliler iktidar tarafından temel, yapısal bir takım sosyolojik dönüşümlerin aracı olarak mı kullanılıyor?’, ‘Suriyeliler toplu olarak bazı bölgelere devletin iskan politikaları için mi yerleştiriliyor?’ gibi… Tüm bu endişeler ülkede etnik ve siyasi gerilimi tırmandırmaktadır. Türkiye’deki milyonlarca mültecinin burada onurlu bir yaşam kurmalarını sağlayacak haklara erişimleri sınırlıdır ve bu insanların başka ülkelere mülteci olarak gitmeleri engellenmektedir” dedi.
NEFRET ÜZERİNDEN SİYASİ RANT
Siyasi partilerin etnik, mezhepsel ve kültürel kimlik üzerinden ayrışan tabanları olduğunu ve bunun mülteci entegrasyonu konusunu siyaseten daha hassas hale getirdiğini söyleyen Terzi, “Muhalefet partilerinin özellikle seçim döneminde Suriyelilere yönelik nefret söylemini siyasi rant için kullanmaları, nefret söyleminin topluma tepeden aşağı doğru yayılmasına sebep olmaktadır. Mülteciler/sığınmacılar ile ilgili dile getirilen sorunlar, aslında bizim için de geçerli olan, yoksulluk, işsizlik, ayrımcılık, yabancı düşmanlığı, farklılık korkusu ve ırkçılık gibi sistemin yapısal sorunlardan kaynaklanmaktadır. İçinde olduğumuz büyük ekonomik kriz yerine, Suriyelilerin ulusun birlik ve saflığına karşı tehdit oluşturduğu algısı ile toplum uyutulmaktadır. Suriyeliler ile ilgili en yalın gerçek, bu insanların hayatta kalmak için kendi ülkelerini terk ederek her türlü vatandaşlık haklarını kaybettikleri ve sığındıkları bu ülkede de haklardan ve vatandaşlıktan mahrum biçimde hayatta kalma mücadelesi verdikleridir. Bu durumda bizim etik anlayışımız, devletin konjonktürel siyasetini aşacak biçimde koşulsuz konukseverlik olmalıdır. Yoksa insanlıktan çıkarız!” ifadelerini kullandı.
ULUSLARARASI HUKUKU YOK SAYAN TUTUM
20 yıl önce ailesiyle birlikte Suriye’den Türkiye’ye gelen ve vatandaşlık hakkı da kazanan Deysem Siti, “Seçimin ilk turu olarak ifade edebileceğimiz süreçte ‘mülteci karşıtlığı’ önceki seçim süreçlerine göre daha az gündeme geldi. Elbette bütün sistem partilerinin seçim propagandasında yer aldı ama daha az ön plana çıktı. Ata İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan’a verilen tepki oylarının tamamımın mülteci karşıtlarının başarısı olarak yorumlanması, Millet İttifakı’nın adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘geri göndereceğiz’ söylemlerini yükseltmeye başladı. Kılıçdaroğlu ve ekibi en kolay yoldan ikinci turu kazanmanın hesaplarını yapıyor. İktidarın ‘anti-demokratik’ politikalarını eleştiren Kılıçdaroğlu’nun uluslararası hukukun en temel ilkelerini yok sayan bu tutumu ona seçimi kazandırabileceğini düşündürüyor” diye konuştu.
ENDİŞELERİMİZ ARTIYOR
Yükselen nefretin olası sonuçlarına dair kaygılar taşıdıklarını dile getiren Siti, şunları söyledi: “Bu endişelerimiz hep bakidir. Yükselen mülteci karşıtlığı nefret söylemlerine neden olurken bu da mültecilere yönelik saldırılara dair endişelerimizi artırıyor. Yakın zamanda seçimi kaybeden kesimlerin bunun faturasını mültecilere kesmesi işten bile değil. Ya da ‘kentlerin mültecilerden temizlenmesine yönelik’ irili ufaklı provokasyonların olması... Bu tür durumların tekrarlanmaması için siyasetçilerin kullandıkları dilin ötekileştirici olmaması çağrımızı yineliyoruz. Türkiye’deki bazı mülteciler kendilerine kucak açtığı gerekçesiyle Erdoğan’a karşı kendilerini borçlu hissediyorlar. Bütün oy kullanma hakkına sahip mültecilerin AK Parti’ye oy verdiği yönünde bir kanı var. Buna katılmıyorum, son derece yanlış. Ama elbette muhalefetin ‘geri göndereceğiz’ söylemlerini de dikkate almıyor değiller. Seçimden önce mülteci bir kadın beni aradı ve endişeyle ‘Kılıçdaroğlu kazanırsa bizi ne zaman gönderecekler?’ diye sordu.”
KİM BU KORKUYLA YAŞAMAYI İSTER?
Yaklaşık 9 yıldır İzmir’de yaşayan üniversite öğrencisi Suriyeli Şam ise, “Bence mültecileri seçimlere karıştırmamaları gerekiyor. Görüyoruz ki bazı partilerin mültecileri göndermek en büyük projesi ama Türkiye’nin tek sıkıntısı mülteciler değil. Türk halkı mültecilerin ve özellikle Suriyelilerin seçme hakkı olduğunu düşünüyor ve belli bir partiye oy vereceklerini düşünüyor. Aslında öyle bir şey yok, bizim seçme hakkımız yok. Çok korkuyoruz, eğer bizim gitmemizi isteyen parti kazanırsa nereye gideceğiz? Suriye’de huzur yok. Hala iki taraf birbirlerine saldırıyor, başka ülkeye gitme şansımız yok. Ben üniversite öğrencisi olarak çok endişeleniyorum, okuluma devam edecek miyim diye? Kimisi kendi işini açmış, düzenini oturtmuş, çocukları okullarda… Hayatlarımızın seçime bağlı olması çok üzücü. Seçim gününde çoğu mülteci aile, ‘Dışarı çıkmayın, görünmeyin’ diye birbirini uyardı. Kim böyle bir korku ile yaşamayı ister? Başka çareleri olsaydı hiç kimse ne kendine ne çocuklarına bu korkuyu yaşatmazdı” sözleriyle duygularını aktardı.
GERÇEK SORUNLARA YÖNELİNMELİ
Seçim döneminde siyasilerin söylemlerinin var olan mülteci nefretini daha da arttırdığına vurgu yapan İzmir Mülteci Dayanışma Platformu’ndan Kazım Altun, “Seçim denilen şey 4 gün sonra bitecek ve keskinleşmiş iki taraftan biri ‘başarı’ elde edecek ama mülteciler sebep gösterilerek yükseltilen milliyetçilik/ırkçılık taraftar buldukça yükselen bir olgu. Sadece seçimde oy arttırma amacı güdüp bu insanların yaşamlarını düşünmeyen siyasi partilerin söylemleri seçimden sonra da taraftar bulacaktır. Yanılmaktan mutluluk duyacağım şey; bence mülteci düşmanlığı kışkırtılarak verilen demeçler, sosyal medya paylaşımları 4 gün içinde linç girişimlerine sebep olacaktır. İnsan hayatının bu kadar ucuza, birkaç oya pazarlandığı bir ülkede bunların yaşanma olasılığının yüksekliğini kimse reddetmiyordur. Bu sağlıklı bir düşünce değildir, ahlaki bir düşünce hiç değildir. Bunun acilen terkedilmesi ve ülkenin gerçek sorunlara yönelmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.
KORKU İÇİNDE BEKLİYORLAR
Yayılan nefret söylemlerinin mülteciler üzerindeki etkilerinden de bahseden Altun, “14 Mayıs’ta birçok mülteci günü evinde geçirdi çünkü seçim öncesi vaatler ve ortaya atılan gerçek dışı söylemler yüzünden tedirgin olmuşlardı. Geçici koruma statüsündeki insanlar bile o gün acaba sokakta görenler oy kullandığımızı düşünüp bize zarar verirler mi diye endişeliydiler. 2011 yılından bu yana ülkeye gelip zorlukla da olsa bir hayat kuran insanlar şimdi siyasetçilerin gönderme yarışını duyunca haliyle endişelendiklerini söylüyorlar. İnsanlar hiçbir şey yapmadıkları halde korku içinde akıbetlerini bekliyorlar” değerlendirmesini yaptı.
Tüm Bel-Sen’de güven krizi
Türkiye’nin sanayi ve ekonomik geleceği İzmir’de tartışıldı
Başkan Günay’ın acı kaybı nedeniyle Urla’daki halk buluşması iptal edildi
Başkan Tugay, hükümeti topa tuttu: İzmir’i sevmiyorlar
Spotify müzik özeti 2024: Spotify Wrapped 2024 ne zaman yayınlanacak?
Derin yoksulluk toplumu yozlaştırdı
İzmir Valiliğinden uyarı: Ege Denizi'nin kuzeyinde fırtına bekleniyor!
İzmir haber: 6 yaşındaki çocuğa çarptı… Araba park etme bahanesiyle kaçtı
İzmir haber: 2 milyonu aşkın yasaklı madde ele geçirildi
Böyle hırsızlık şeytanın aklına gelmez
Son Girilen Haberler
Valilik duyurdu: O bölge için özel çevre koruma planı askıda
İzmir Valiliği, Karaburun ve Ildır Körfezini ilgilendiren özel çevre koruma planının onaylandığını belirtirken; askıya çıkartılan planda alanın yüzde 55,63’ünün orman niteliğinde olduğu bilgisi paylaşıldı.
Geçen yılın şampiyonu İzci IF Wedding Fashion İzmir podyumlarında
Geçen yıl birincilik kazanan Sercan İzci’nin “Performans Defilesi”, tasarımcı adaylarına profesyonel kariyerlerine adım attıkları ilk defileyi sergileme fırsatı sunulan yarışmada, modacılar, katılımcılar ve ziyaretçilerin beğenisine sunuldu
Kılıçdaroğlu hakim karşısında!
Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında hapis istemi ile açılan davanın duruşması için hakim karşısına çıktı.